Devlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Devlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İbni Haldun - Devletlerin Kuruluş ve Yıkılış Süreçleri

 İbni Haldun’un Devletlerin Kurulması ve Yıkılması Görüşü


Giriş

İbni Haldun, 14. yüzyılda yaşamış büyük bir İslam düşünürü, tarihçi ve sosyolog olarak kabul edilir. Onun en önemli eserlerinden biri olan "Mukaddime", tarih ve toplum bilimlerinin temellerini atmış ve modern sosyolojinin kurucularından biri olarak tanınmasına yol açmıştır. İbn Haldun, tarihsel süreçlerin ve toplumsal değişimlerin ardındaki dinamikleri açıklamak için özgün bir yaklaşım geliştirmiştir. Devletlerin kurulması ve yıkılması konusundaki görüşleri, onun toplumsal değişim ve siyaset teorisinin merkezinde yer alır.

Devletlerin Kuruluşu: Asabiye Kavramı

İbn-i Haldun'un devletlerin kuruluşuna dair temel kavramı "asabiye"dir. Asabiye, sosyal dayanışma, birlik ve kabilecilik anlamına gelir. İbn Haldun’a göre, güçlü bir asabiye duygusuna sahip olan gruplar, ortak bir amaç doğrultusunda bir araya gelerek devlet kurabilirler. Bu bağlamda, asabiye, bir toplumun üyeleri arasındaki bağları güçlendiren ve onları bir arada tutan bir yapıştırıcı gibidir.

İbn-i Haldun, göçebe ve yerleşik toplumlar arasındaki dinamikleri analiz ederken, göçebe toplumların genellikle daha güçlü bir asabiye duygusuna sahip olduklarını belirtir. Göçebe toplumlar, zorlu yaşam koşulları ve dış tehditler karşısında dayanışma içinde hareket etmeyi öğrenmişlerdir. Bu nedenle, göçebe gruplar, güçlü bir liderlik altında birleşerek devletler kurabilirler. Örneğin, İbn Haldun’a göre, Arapların İslam’ın ilk dönemlerindeki başarısı, güçlü bir asabiye duygusuna dayanmaktaydı.

Devletlerin Yıkılması: Asabiye'nin Zayıflaması ve Lüks Hayat

İbn-i Haldun’a göre, devletlerin yıkılmasının temel nedeni, asabiye duygusunun zayıflamasıdır. Bir devletin kuruluş aşamasında güçlü olan asabiye, zamanla zayıflar ve yerini lüks ve rahat yaşama bırakır. Devletin kuruluş aşamasındaki dayanışma ve ortak amaç yerini bireysel çıkarlara ve rahat yaşam arzusuna bırakır. Bu durum, devletin iç dinamiklerini zayıflatarak, dış tehditlere karşı savunmasız hale getirir.

Lüks ve konforun artması, yöneticilerin ve halkın arasındaki bağları zayıflatır. İbn Haldun’a göre, lüks yaşam, insanları çalışmaktan ve mücadele etmekten uzaklaştırır, bu da devletin zayıflamasına ve nihayetinde yıkılmasına yol açar. Devletin zayıflaması, dış güçlerin saldırıları karşısında savunmasız kalmasına neden olur ve sonunda devletin yıkılması kaçınılmaz hale gelir.

Nihayet

İbn Haldun’un devletlerin kurulması ve yıkılması konusundaki görüşleri, tarihsel süreçlerin anlaşılmasında önemli bir perspektif sunar. Asabiye kavramı, toplumsal dayanışmanın ve birliğin, devletin kuruluşunda ve güçlenmesinde ne kadar önemli olduğunu vurgular. Ancak, aynı zamanda, bu dayanışmanın zayıflaması ve lüks yaşamın yaygınlaşması, devletlerin çöküşüne yol açar. İbn Haldun’un bu görüşleri, tarihsel olayları ve toplumsal değişimleri anlamada bugün bile geçerliliğini koruyan evrensel prensipler sunar. Onun çalışmaları, sadece geçmişi anlamakla kalmayıp, aynı zamanda günümüz toplumlarının dinamiklerini ve gelecekteki olası gelişmeleri anlamak için de değerli bir rehber niteliğindedir.

Cahit Çagabey

Read More

Demokratik Sosyalizm?


 Demokratik sosyalizm, sosyalizm ve demokrasi prensiplerini birleştiren bir siyasi ideolojidir. Bu ideolojiye göre, toplumda eşitlik, adalet ve özgürlük ancak üretim araçları kamulaştırılarak ve sosyalizm ilkeleri doğrultusunda yönetilerek sağlanabilir. Ancak bu süreç, demokratik yollarla gerçekleştirilmelidir.

Demokratik sosyalistler, devletin ekonomiye müdahalesini ve piyasa koşullarını denetlemesini savunurlar. Buna ek olarak, sosyalizmin temel ilkelerini hayata geçirmek için üretim araçlarına işçi kontrolü sağlanmalıdır. İşçiler, üretim sürecinde söz sahibi olmalı ve karar alma süreçlerinde etkin bir şekilde yer almalıdır.

Demokratik sosyalizm, toplumsal refah ve adaleti sağlamayı hedefler. Bu amaçla, kamu hizmetleri, sağlık hizmetleri, eğitim, konut gibi temel ihtiyaçlar devlet tarafından sunulmalıdır. Böylece, herkesin erişebileceği eşit bir yaşam standardı sağlanabilir.

Demokratik sosyalistler, ayrıca çevre koruma ve sürdürülebilirlik konularında da önemli bir rol oynamaktadır. Sosyalizm ilkeleri doğrultusunda, doğal kaynaklar ve çevre üzerindeki etkiler kontrol altına alınmalıdır. Bu sayede, gelecek nesillerin yaşayabileceği bir dünya oluşturulabilir.

Demokratik sosyalizm, tarihte birçok ülkede uygulanmıştır. Ancak, bazı örneklerde yolsuzluk, baskı ve insan hakları ihlalleri yaşanmıştır. Demokratik sosyalistler, bu hataların tekrarlanmaması için demokratik yollarla yönetimde yer almaya ve toplumu sosyalizm ilkeleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışırlar.

Sonuç olarak, demokratik sosyalizm, toplumda adalet, eşitlik ve özgürlük sağlamayı hedefleyen bir siyasi ideolojidir. Bu amaçla, üretim araçları kamulaştırılmalı ve işçi kontrolü sağlanmalıdır. Devlet, kamu hizmetleri ve temel ihtiyaçların karşılanması konusunda önemli bir rol oynamalıdır. Çevre koruma ve sürdürülebilirlik de demokratik sosyalizmin önemli bir parçasıdır. 

Demokratik sosyalizm, insanların eşitliği, özgürlüğü, adaleti ve dayanışmayı esas alan bir siyasi ideolojidir. Bu makalede, demokratik sosyalizmin ne olduğunu, nasıl çalıştığını ve farklı ülkelerdeki uygulamalarını ele alacağız.

Demokratik sosyalizm, kapitalizmin aşırı uçlarına tepki olarak ortaya çıkan bir ideolojidir. Bu ideoloji, toplumsal eşitsizliklerin azaltılması, sosyal adaletin sağlanması, sağlık hizmetleri, eğitim ve barınma gibi temel ihtiyaçların herkes tarafından erişilebilir hale getirilmesi gibi hedefleri amaçlamaktadır. Demokratik sosyalistler, toplumsal adaleti sağlamak için kapitalist sistem yerine kamu sektörünü ve kooperatif işletmeleri teşvik ederler.

Demokratik sosyalizm, demokratik kurumlar ve seçimler aracılığıyla iktidara gelir ve halkın çoğunluğunun isteklerini yansıtır. Bu ideoloji, kapitalizmin aksine, işçi sınıfı ve emekçilerin haklarını korumak için mücadele eder ve ekonomik sistemdeki zenginlik farklılıklarını azaltır.

Demokratik sosyalizm, farklı ülkelerde farklı şekillerde uygulanmaktadır. Örneğin, İskandinav ülkeleri gibi bazı ülkeler, genişletilmiş sosyal hizmetler ve kamu sektörü yatırımları yoluyla demokratik sosyalizmin prensiplerini uygulamaktadır. Diğer ülkeler ise, sosyalist politikaları uygulayarak özel sektörü sınırlayarak veya ulusal mülkiyetin önemli bir bölümünü elinde bulundurarak demokratik sosyalizmi benimsemiştir.

Demokratik sosyalizm, kapitalizmin sınırlarını zorlayan ve daha adil bir toplum için mücadele eden bir ideolojidir. Bu ideolojinin savunucuları, insanların eşitlik ve özgürlükleri için mücadele ederken, ekonomik ve sosyal sistemlerin değiştirilmesi gerektiğini savunur. Demokratik sosyalizmin temel amacı, tüm insanların ihtiyaçlarını karşılayacak bir toplum yaratmaktır.

C. Çagabey

Read More

Platonik Aşk

Platonik aşk, sekülerlikten çıkarak tinsele dönüşen aşk anlamına gelir. Ünlü düşünür Platon'un adından gelir.
Günlük Türkçe'de, karşılığı sorgulanmayan aşk anlamında kullanılır.
Aslına göre gerçek sevgidir. Fiziksel doyum için değil, yani ilişkide olunan kişiyle gezmek, dolaşmak, öpüşmek vb. yapılabilir ama bu sayılanların yanında seks şart değildir, olsa bile ejekülasyon olmaması bir şarttır. Çünkü buradaki şart "doğal aşk" diyebileceğimiz, seks sonunda doğal kurgu olan ejekülasyonun reddi, doğal ya da Tanrısal kurguya direnmedir. Kişinin kendisinin kendi olduğu için ona aşık olma durumudur...
Tasavvufta buna "müşahhas"tan "mücerret"e ulaşma denirki, divan şiirlerinde çokça işlenen bir konudur.

Platonik aşk, bilinenin aksine, karşılıksız, imkansız aşk gibi anlamlara gelmemektedir. Platonik aşk, Platon'un "Devlet" adlı eserinden türemiş bir deyimdir. Devlet adlı eserinde Platon, olamayacak kadar ideal bir devleti tarif etmektedir. Devlet sadece ve sadece vatandaşlarının çıkarları için var olmalıdır. Hatta o kadar ileriye gider ki, devleti yönetenlerin filozof olması gerektiğini bile söyler. Gerçekleşmesi mümkün olmayan, ama gerçekleşse ne kadar da güzel olur denilen arzulara tercüman olan bir deyim olan "Platonik" deyimini oluşturmuştur. "Platonik aşk" demekle, üremeye yönlendiren, üreme kurgulu "doğal-tanrısal" aşk değil, aslında ideal aşk ifade edilmektedir.
Read More