FEQİYÊ TEYRAN


Feqıyê Teyran Kürt edebiyat tarihinde önemli bir yere sahiptir.
. Kendi şiirlerinde belirtildiğine göre Hicri 971’de dünyaya gelmiştir.
Miladi takvime göre ise 1561veya 1563’tür. Mîm û Hê 70 felek çûn Ji hîcretê dewran gelek çûn Sal 1041 çûn Ev xezel anî diyare Şiirinde bu şiiri yazdığında yetmiş yaşında olduğunu ve hicretin üzerinden de 1041 yıl geçtiğini belirtiyor. Feqıyê Teyran Hakkari’nin Muks Köyü’nde doğmuştur. Muks veya Miks şimdi Van’ın Bahçesaray ilçesine bağlıdır. Feqıyê Teyran’ın asıl ismi dörtlükte de belirttiği gibi Muhammed’tir.
Feqi bir şiirinde kendi ismini “MİR MIHÊ” bırakmıştır. Soylu bir ailenin çocuğudur. Dedeleri Osmanlı devletinden “MİRLİK” ünvanını almışlardır. Teyran lakabı hakkında şöyle bir rivayet anlatılır. Feqıye Teyran Cizre’ye giderken yolda bir papaza rastlar ve onunla arkadaş olur. Bir müddet yürürler yorulunca bir ağacın gölgesinde dinlenmeye koyulurlar. O esnada iki kuş gelir ve ağacın üzerine konarlar. Kuşlar birbirleriyle konuşurken Feqi güler. Papaz Feqi’ye sorar: “Sen neden gülüyorsun?” Feqi: “Bu bizim adetimizdir, biz Feqiler öylesine güleriz” der. “ Papaz: “Elbette her gülmenin bir sebebi vardır, kişi sebepsiz yere gülmez” der. Feqi: “Evet dediğin gibidir, fakat sana söylersem, bana ihanet edebilir, başıma bir bela getirebilirsin” der. Papaz söyleyeceği şeyi hiç kimseye söylemeyeceğine dair söz verir.
Feqi meseleyi olduğu gibi anlatmaya başlar: “Ben kuşların dilini anlıyorum ağacın üzerindeki kuşlardan biri diğerine: Benim Cizre’de çok acı çekeceğimi söylüyordu, ben de bu yüzden güldüm” der. Papaz ses çıkarmadan ve tekrar yola koyulur. Cizre’ye geldiklerinde Feqi ‘Medresa sor’ a giderken papaz da kiliseye gider. Kilisede halk bir araya gelmişti ve sanki bir şeyler arar gibi bir oraya bir buraya gidip geliyorlardı. Papaz onları dinlemeye başladı. Falcı bir kadın halka şöyle diyor: “Kilisenin toprağına gömülü bir hazine var. Fakat ben yerini bilmiyorum.” Hazine arayanlar arasında Cizre’nin Miri de vardır. Papaz Mir’in yanına gidip, Feqi’nin durumunu anlattır ve Mir, Papaz’ın söylediklerini dinledikten sonra Feqi’yi hemen yanına çağırttır ve olanları anlattır. Feqi şöyle der: “Ben hazineyi çıkarırım fakat kendi payımı da istiyorum”. Mir, Feqi’nin şartını kabul eder. Feqi biraz yem alarak kilisenin içine döker. Kuşlar gelip yemi yerler. Ve şöyle konuşurlar: “Bu yemi buraya kim döktü.” Feqi hazine için bu yemi buraya dökmüş, sen hazinenin nerde olduğunu biliyor musun? Evet biliyorum sabah güneş doğduğunda hangi taşa vurursa hazine o taşın altındadır.
Feqi sabah erkenden kalkıp kiliseye gider. Taşı tanıdıktan sonra Mir’in evine gidip durumu bildirir. Taş kazılır ve içinden büyük bir hazine çıkar. Mir, Feqi’ye sorar: “Sen ne kadar istiyorsun?” Feqi: “Papazın başının ağırlığı kadar altın istiyorum” der. Mir: “Papazın başının ağırlığını bilmemiz için başını kesmemiz lazım” dediğinde Feqi: “Öyleyse kesin” der. Papazın kafasını keserler ve terazinin bir kefesine koyarlar, diğer kefeye bütün altınları koymalarına rağmen papazın kafası ağır gelir.
Mir, bu durum karşısında Feqi’ye “Sen bu durumu biliyordun” der. Feqi altınları kaldırır ve kefeye bir kaç avuç toprak koyar. Hemen ardından papazın kellesinin üstünde olduğu kefe havaya kalkar. Feqi, Mir’e döner ve şöyle der: “Mirim ben altın istemedim, altınlar sana olsun. Benim amacım sizlere insanların gözünün ancak toprakla doyduğunu göstermekti” der. Feqıyê Teyran, şiirlerinde Kürt edebiyatından, hadis ve tasavvuf’tan bahseder. O iyi bir eğitim almıştır. Mısk’te, Hizan’da, Cizre ve Fınık’da eğitim almıştır. Bir çok yeri gezdiği için kendisine “Gezgin Feqi” deniliyordu. Feqıyê Teyran bütün hayatını okuma, yazma ve araştırmalarla geçirmiş. Yazdığı bir çok eser bu günlere ulaşamamıştır.
Denilebilir ki Feqıyê Teyran kadar eser veren de yoktur, onun kadar eserleri kayıp olan da yoktur. Feqıyê Teyran’ın bilinen eserleri şunlardır: 1-Şêx Sen’an 2-Dımdım 3-Bersis 4-Qewlê Hespê Reş Bunların dışında “Siseban ve Ferx û Sıtî” de onun eserleri olarak gösteriliyor. Fakat bu henüz ıspatlanamamıştır. Bunlardan Siseban’ın onun olması ihtimali fazladır. Bunların dışında Feqıyê Teyran’ın dağınık şiirleri de vardır. Bilinenler şunlardır:
1-Ellah Çı Zatek Ehsen e (20 Altılık)
2-Hey Av u Av (51 dörtlük)
3-İro Jı Dest Husna Hebib
(33 Dörtlük)
4-Bı Çar Keriman (7 Dörtlük)
5- Melayê Batê Kanê (11 Dörtlük)
6-Ez Çı bêjım ( 8 Dörtlük)
7-Feqe U Mela (50 Altılık) 8-Feqe u Bılbıl (18 Altılık)
9-Ay Dılê Mın (19 Dörtlük) 10-Qewi İro Zeif Halım ( 18 Dörtlük)
11-Dilber (16 Dörtlük) 12-Dılo Rabe (80 Dörtlük) 13-Çıya Ani (4 Dörtlük)
14-Dengbêjê Jaran i (4 Dörtlük) 15-Yar Tu yi (18 Altılık)
16-Feqıyê Teyran u Evina Dılan
17-Mıhacır 18- Dewran 19-Ê Bên
20- Feqıyê Teyran u Dilber
21-Feqıyê Teyran u Qulıng

22-Feqıyê Teyran U Roj Feqıyê Teyran’ın şiirleri sade, rahat ve temizdir. Halkın dilini, sanat dilini ve edebiyat dilini çok güzel yoğurmuş. Şiirlerinin içerikleri de oldukça geniştir. Özellikle toplumsal ve tarihi olaylar hakkında yazmış. Allah, Din, Peygamber, inanç konularında şiirler yazmıştır. Feqi aşk şairidir. Onun yanında mecazi ve gerçek aşk birdir ve iç içedir. Feqıyê Teyran Melayê Cıziri’nin çağdaşıdır. Halk arasında bilindiği gibi Mela onun hocası değil arkadaşıdır. Hatta Feqi yaşça Mela’dan büyüktür. Bu da şiirlerinde bellidir. Feqıyê Teyran’ın “İro Gırya Me Tê” isimli eserinde belirttiğine göre hicri 1050 yılında (Miladi: 1640) Melayê Cızirî vefat etmiştir. Feqıyê Teyran Miksê’ye bağlı Werezoz Köyüne gidiyor ve ölümüne kadar orada kalıyor. Feqıyê Teyran “İro Werın” isimli şiirini yazdığında 80 yaşındadır. Bu da gösteriyor ki Feqıyê Teyran öldüğünde en az 80 yaşındadır.