Ömer Hayyam, dünyada en tanınmış şairdir, desek yeridir.
Âlimliği de şairliği ile şöhrette eş değerdir. Matematik ve astronomide bugünkü
ilmin temellerini atan bilginlerden biridir aynı zamanda. Hayyam edebiyat
sahasında sadece rubaî bırakmıştır bize. Rubaîleri dünyevi olduğu kadar,
uhrevîdir de Rubaîler dörtlükler hâlinde yazılar ve her dörtlük bir hüküm
mesabesindedir. Hayatın felsefesini bu dörtlüklerde buluruz. Dünyada en güçlü
rubaî yazarı olarak karşımıza çıkan Hayyam, herkesin okuduğu bir edebi
kişiliktir. Dolayısıyla kültür dairesinden medeniyete ulaşan halkaların en
güçlülerinden olmak itibarıyla da ayrı bir yeri vardır. Onun dörtlükleriyle
hayatı anlamaya çalışanlar aynı düzlemde buluşarak, ortak değerler kazanmışlardır.
Hayyama kimi Türk demiştir, kimi Fars Şiirlerini Farsça yazmıştır. İster Türk
olsun ister Fars. İster Farsça yazsın ister başka dille O insanlığa yaşadığı
çevrenin edebiyat diliyle ulaşmıştır.
Hayyam, zamanında
daha çok bilgin olarak ün kazandı. İran’ın, Selçuklular yönetiminde olduğu bir
çağda yetişen Hayyam, Horasan ülkesindeki büyük şehirleri, Belh, Buhara ve Merv
gibi bilim merkezlerini gezdi, birara Bağdat’a da gitti. Zamanının
hükümdarlarından, özellikle selçuklu sultanı Melikşak ve Karahanlılardan
Şemsülmülk’ten büyük yakınlık gördü. Saraylarında, meclislerinde bulundu.
Reşidüddin’in “Cami-üt-Tevarih” adlı eserinde anlattığına göre Nizamülmülk ve
Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ile okul arkadaşıydılar.Hayyam,Hasan sabbah ve
Nizamülmülk'ün arkadaşlığını anlatan ve
yüzyıllardır yinelenen ve halkın, hoşuna gittiği için
vazgeçemediği, düzeltilmesine kıyamadığı
öykü şudur:
Her üçü de okulda öğrenimleri sırasında söz verirler:
“Hangimiz yükselirsek, birbirimizi koruyalım!” Nizamülmülk vezir olur. Hasan Sabbah’la Hayyam’a görev vermek
ister. Hayyam, küçük bir maaşla yetinir. Hasan Sabbah sarayda görev alır. Hasan
Sabbah’la Hayyam
gerçi yakın yaşlardadır, ama vezir Nizamülmülk'le yaşıt olmaları için her
birinin yüz yirmi yaşına kadar yaşamaları gerekirdi. Bu ise, olanak dışı
olmamakla birlikte uzak bir ihtimaldır. Ama halk hayal dünyasında hala öyküyü
bu haliyle sürdürüp duruyor.Oysa bu halk hikayesinde geçen olayda olduğu gibi
Reşidüddin’in “Cami-üt- tevarih''adlı eserde verdiği bilginin gerçek olma ihtimali
yoktur.çünkü Hayyam’ın Nızam’ül-Mülk ve Hasan Sabbah ile ders arkadaşı olduğu
hakkındaki rivayet, tamamıyla uydurmadır. Nızam’ül-Mülk 408’de (1017) doğmuş,
485’te (1092) bir Batıni tarafından öldürülmüştür. Hasan Sabbah Elemut’u 483
(1090 - 1091) ele geçirmiş, 518’de (1124) ölmüştür.
Gerek Hayyam’ın
zamanında, gerek sonraki çağlarda yazılan kaynaklarda çağının bütün bilgilerini
edindiği, o alanlarda derin tartışmalara girdiği, fıkıh, ilahiyat, kıraat,
edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttuğu yazılıdır. Ebu’l Hasan Ali
El-Beyhaki onun çok bilgili bir kimse olduğunu, fakat müderrislik hayatının pek
başarılı olmadığını bildirir. Ayrıca Zemahşeri ile uzun boylu tartışmalara
giriştiğini, onun derslerine bile devam ettiğini, Zemahşeri’yi, bilgi
bakımından beğendiğini yazar.
Hayyam’ın fizik,
metafizik, matematik, astronomi ve şiir konularında değişik eserleri vardır.
Bunlar arasında İbni sina’nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi
de yer alır. Zamanında, bir bilgin olarak ün kazanan Ömer Hayyam’ın edebiyat
tarihindeki yerini sağlayan, sonraki yüzyılarda da doğu islam dünyasının en
büyük şairlerinden biri olarak anılmasına yolaçan Rubaiyat’ıdır (Dörtlükler).
Aslında ömer hayyam ismini yazdığı rubailerle günümüze kadar
taşımıştır.Onu bu çağda gizemli kılan önemli farklardan biride şarap şairi
olarak bilinmesine neden olan şarap ile ilgili rubaileridir.
Ömer Hayyam,
iran ve doğu edebiyatında rubai türünün kurucusu sayılır. Sonraları aralarına
başkalarının eserleri de karışan bu rubailer iki yüz kadardır. Hayyam, oldukça
kolay anlaşılan, yumuşak, akıcı, açık ve seçik bir dil kullanır. Şiirlerinde
gerçekçidir. Yaşadıkları, gördüklerini, çevresinden, zamanın gidişinden aldığı
izlenimleri yapmacığa kapılmaksızın, olduğu gibi dile getirir. Ona göre, gerçek
olan yaşanandır, dünyanın ötesinde ikinci bir dünya yoktur. İnsan, yaşadıkça
gerçektir, gerçek ise yaşanandır. En şaşmaz ölçü akıl ve sağduyudur. İnsan bir
akıl varlığıdır. Gerçeğe ancak akıl yolu ile ulaşılabilir.
Onun şiirinde
zamanın haksızlıkları, softalıkları, akıl almaz saçmalıkları ince, alaylı,
iğneleyici bir dille yerilir. Dörtlüklerinin konusu aşk, şarap, dünya, insan
hayatı, yaşama sevinci, içinde bulunduğumuz geçici dünyanın tadını çıkarma gibi
insanla sıkı bir bağlantı içinde bulunan gerçek eylem ve davranışlardır.
Şiirlerinde işlediği konulara, çok yönlü felsefe açısından bakar. Aşk, sevinç,
hayatın tadını çıkarma, Hayyam’a göre vazgeçilmez insan duygularıdır, insan
hayatının ana dokusu bunlarla örülüdür. Bazı dörtlüklerinde filozofça derin bir
sezgi, açık ve seçik bir insan severlik duygusu, gösterişten, aşırılıktan uzak
bir yaşama anlayışı görülür.
KİM DEMİŞ HARRAMI BİLMEZ HAYYAM
BEN HELAL İLE HARAMI KARIŞTIRMAM
SENİN İLE İÇTİĞİM ŞARAP HELALDİR
SENSİZ İÇTİĞİM SU BİLE HARRAM...
Hayyam kendisinden sonra gelen pek çok şairi etkilemiş,
rubai alanında tek örnek olarak benimsenmiştir. Batı ülkelerinde adına bir çok
dernek kurulmuş, rubaileri bütün batı dillerine, bu arada birçok defa Türkçeye
Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam’ın Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler
adı altında tercüme edilmiştir.
KAYNAKÇA
nergizhan dileklen(ömer hayyam)ilgi yayınları 2010-2011
harold lamb
(ömer hayyam)kaknüs yayınları 2010-2011
tahir galib seratlı
(ömer hayyam) kastaş yay. 2006
Abdülbaki Gölpınarlı; Hayyam ve Rubaileri inkılap kitap evi
2006
Rüştü Şardağ; Bütün
Yönleriyle Hayyam Rubaileri,özgür yayınları 2005
Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.