KURDİSTAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KURDİSTAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Baptiste Henri Poujoulat : Kürtlerin Direnişi

 

Fransız Seyyah Baptiste Henri Poujoulat

Baptiste Henri Poujoulat, 19. yüzyılda Anadolu ve Kürdistanı gezmiş ve bu bölgelerde yaşayan halklar hakkında çeşitli bilgiler vermiştir. Malatya ve çevresindeki Kürt toplulukları, onun gözlemleri arasında yer alır. Poujoulat, Malatya’nın Akçadağ bölgesinde Kürtlerle Türkler arasında yaşanan bir çatışmaya tanık olur. Seyyah, Kürt savaşçılarının direniş gücünü ve onurlu duruşlarını överek, onları antik çağdaki Yunan ve Roma savaşçılarının cesaretiyle kıyaslar. Özellikle Kürtlerin Osmanlı merkezi otoritesine karşı zaman zaman başkaldırarak, kendi aşiret yapıları ve özerkliklerini koruma yönündeki çabalarını vurgular. Ayrıca, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın, Osmanlı’yı zayıflatmak için Kürt isyanlarına destek sağladığına dair söylentilerden bahseder.

Poujoulat’ın gözlemleri, Kürtlerin Osmanlı’ya karşı yerel otoritelerini koruma mücadelesini ve bu mücadelenin dış etkilerle nasıl karmaşık bir hal aldığını anlamamıza yardımcı olur. Bu gözlemler, aynı zamanda Kürt toplumunun, Osmanlı’nın merkeziyetçi politikalarına karşı direnme motivasyonlarını da yansıtır.

Tarihi Bağlam: Osmanlı İmparatorluğu’nda Kürt İsyanlar

18.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, iç ve dış sorunlarla mücadele eden bir devletti. İmparatorluğun dört bir yanındaki farklı etnik ve dini gruplar, Osmanlı’nın merkeziyetçi politikalarından ve Tanzimat reformlarından etkilenmişti. Kürt aşiretleri, yerel otoritelerini ve özerkliklerini korumak amacıyla zaman zaman Osmanlı’ya karşı ayaklanmalara öncülük ediyordu. Bu ayaklanmalar, merkezi otoritenin zayıf olduğu yerlerde daha çok görülüyordu.

Bu bağlamda, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Osmanlı’ya karşı kendi bağımsızlık mücadelesi ve merkezi yönetimle girdiği çatışmalar, bölgedeki etnik gruplar için bir fırsat doğurdu. Mehmet Ali Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Kürt ayaklanmalarını kışkırtarak veya destek vererek kendi konumunu güçlendirmeye çalıştı. Poujoulat’ın eserindeki bu bölüm de, Kürt isyanlarının arka planında Mehmet Ali Paşa’nın sağladığı desteğin etkisini ele alıyor.

Poujoulat’ın Gözlemleri: Kürtlerin Direnişi ve Onurlu Savaşçılar

Metinde, Poujoulat, Kürt savaşçıların cesur bir örneğini anlatıyor. Osmanlı ordusu tarafından yakalanan bir Kürt, esir düşmüş olsa bile onurundan vazgeçmiyor ve düşmanlarına teslim olmanın getirdiği utanç duygusuyla hayatına son veriyor. Poujoulat, bu davranışı "tarihte örneği görülmemiş bir vatanseverlik" olarak yorumluyor ve Kürt savaşçının, antik Yunan veya Roma askerlerinden daha üstün bir cesaret sergilediğini belirtiyor. Bu yorum, Kürtlerin yerel kimliklerini ve onurlarını koruma konusundaki kararlılığını vurgulayan bir övgü olarak değerlendirilebilir.

Bu anekdot, aynı zamanda Kürt savaşçılarının bireysel kahramanlıklarına dikkat çekiyor. Poujoulat, bu olaydan etkilenerek Kürtlerin onurlu ve direnişçi bir halk olarak tanımlanabileceğine dair bir gözlemde bulunuyor.

Mehmet Ali Paşa’nın Kürt Ayaklanmalarına Desteği

Poujoulat, Osmanlı ordu kampında duyduğu söylentilere dayanarak, Kürt ayaklanmalarının Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından teşvik edildiğini ifade ediyor. Mısır Valisi’nin Osmanlı karşıtı politikaları doğrultusunda Kürtlere silah ve mühimmat sağladığı, bu destek olmasa isyanın bu kadar uzun sürmeyeceği şeklinde bir yorumda bulunuluyor. Osmanlı ordusundaki askerlerin ve komutanların arasında yayılan bu söylentiler, Poujoulat’ın da belirttiği gibi, isyanın süresini ve direnişin gücünü artıran etkenlerden biri olarak değerlendiriliyor.

Bu bilgi, Osmanlı İmparatorluğu’nun iç sorunlarının dış müdahalelerle daha da karmaşık bir hale geldiğini gösteriyor. Mehmet Ali Paşa’nın desteği, Osmanlı’nın iç huzurunu bozmak için stratejik bir hamle olarak yorumlanabilir ve Kürt isyanlarının daha güçlü bir şekilde Osmanlı’ya karşı koymasına olanak tanımıştır.

Kürt Ayaklanmasının Bastırılması ve Sonuçları

Metinde, Kürtlerin yenilgiye uğradığı ve Osmanlı'nın, Kürt isyanını bastırmasının ardından bölgeye sürekli yeni asker sevk ettiği belirtiliyor. Bu durum, Osmanlı’nın ayaklanma sonrası bölgeye olan ilgisinin arttığını ve Kürtlerin merkezi yönetime tabi olmalarını sağlamak amacıyla askerî varlığını güçlendirdiğini gösteriyor. Osmanlı Devleti, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden yeni askerler getirerek, Asya topraklarındaki güvenliği sağlama ve isyanların tekrarını engelleme amacındaydı.

Poujoulat’ın Perspektifinden Kürt Ayaklanmalarına Bakış

Poujoulat, Kürtlerin direnişini ve cesaretini överken, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kürtlerle olan ilişkilerini eleştirir bir tutum sergiler. Poujoulat’ın eserinde geçen bu gözlemler, dönemin Avrupa bakış açısını ve Osmanlı topraklarındaki çeşitli etnik gruplara duyulan ilgiyi yansıtır. Kürtlerin, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı kendi kimliklerini koruma çabaları Poujoulat için takdir edilecek bir özellik olarak değerlendirilir.

Read More

Ortadoğu Cehenneminde Kürtler Ne Yapmalı?

 

Kürtler Ne Yapmalı?

Ortadoğu, yüzyıllardır kaos, çatışma ve güç mücadeleleriyle anılan bir coğrafya. Tarih boyunca bu topraklar, büyük medeniyetlerin doğduğu ve aynı zamanda yok olduğu bir alan oldu. Günümüzde ise petrol, su ve etnik-dini çeşitlilik gibi faktörler, bölgenin sürekli bir istikrarsızlık içinde kalmasına neden oluyor. Bu çalkantılı coğrafyanın tam kalbinde yer alan Kürtler, bölgenin en büyük devletsiz halkı olarak dikkat çekiyor. Peki, bu zorlu ortamda Kürtler nasıl bir yol izlemeli?


1. Tarihten Ders Almak

Kürtler, tarih boyunca bölge güçleri arasında sıkışmış ve çoğu zaman büyük güçler tarafından kullanılmak istenmiştir. 20. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte Kürtler, bağımsızlık ya da özerklik mücadelelerinde başarısızlıkla sonuçlanan birçok girişim yaşadı. En büyük derslerden biri, dış güçlerin vaatlerine aşırı güvenmenin uzun vadede hayal kırıklığına yol açabileceğidir. Bu nedenle, Kürt liderlerinin uluslararası ilişkilerini dikkatle kurgulaması, ama nihai olarak halkın öz gücüne dayalı bir strateji geliştirmesi hayati önem taşır.


2. Bölgesel İşbirliğine Yönelmek

Ortadoğu’da Kürtlerin dört ülkeye (Türkiye, İran, Irak ve Suriye) dağılmış olması, ulusal birliğin önündeki en büyük engellerden biri. Ancak bu durum, aynı zamanda Kürt halkını daha güçlü bir bölgesel aktör yapma potansiyeli taşıyor. Kürt liderler, bölgesel işbirliği kanallarını güçlendirmeli ve aralarındaki ideolojik farklılıkları bir kenara bırakarak ortak bir hedef etrafında birleşmelidir.

  • Irak Kürdistanı: Bölgenin en istikrarlı Kürt yönetimi olan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), diğer Kürt grupları için bir model olabilir. Ancak IKBY’nin iç siyasi sorunlarını çözmesi ve komşu ülkelerle dengeli ilişkiler kurması gerekiyor.
  • Türkiye ve Suriye Kürtleri: Bu iki bölge, Kürt hareketinin en dinamik ama aynı zamanda en çatışmalı alanları. Demokratik özerklik gibi yerel çözümler üzerine yoğunlaşmak, uzun vadede sürdürülebilir bir yol olabilir.

3. Eğitim ve Kültürel Kalkınmaya Öncelik Vermek

Bir halkın özgürleşmesi sadece siyasi değil, aynı zamanda kültürel ve eğitimsel kalkınmayla mümkündür. Kürt halkı, dillerini ve kültürlerini koruyarak bu alanda daha büyük bir farkındalık yaratmalıdır. Bu, hem iç dayanışmayı artıracak hem de uluslararası kamuoyunun dikkatini çekecektir.

  • Eğitim Seferberliği: Özellikle Kürt gençlerinin eğitimine yatırım yapılması, halkın uzun vadeli gücünü artıracaktır.
  • Dijital Medya ve Kültür: Kürt diasporası ve yerel halk, internetin sunduğu imkanlarla kültürlerini ve davalarını uluslararası arenada daha görünür kılabilir.

4. Siyasi ve Askeri Dengeler

Ortadoğu’da silahlı mücadele, bazı durumlarda Kürt hareketlerinin meşruiyet kazanmasına katkıda bulunmuş olsa da, bu stratejinin sınırları vardır. Siyasi kazanımları kurumsallaştırmak ve müzakere masasında yer almak, kalıcı çözümler için gereklidir. Aynı zamanda Kürtlerin, bölge ülkeleriyle çatışmaktan çok uzlaşı ve işbirliği yollarını araması faydalı olacaktır.


5. Uluslararası İlişkilerde Akılcı Politikalar

Kürtlerin en büyük şanssızlığı, uluslararası toplumun bölgedeki çıkarlarını kendi kaderlerinden daha önde tutmasıdır. Ancak bu durum, Kürtlerin diplomasi ve lobi faaliyetlerinde daha etkin bir rol oynamasını zorunlu kılıyor. Kürtler, ABD, Avrupa Birliği ve diğer küresel güçlerle ilişkilerini geliştirirken, aynı zamanda komşu ülkelerle de diyalog kanallarını açık tutmalıdır.



Ortadoğu cehenneminde Kürtler için bir gelecek inşa etmek kolay olmayacak. Ancak güçlü bir ulusal birlik, eğitim ve kültüre verilen önem, siyasi ve askeri dengeleri doğru yönetme kabiliyeti ve uluslararası ilişkilerdeki akılcı bir strateji ile bu zorlu coğrafyada anlamlı kazanımlar elde edilebilir. Kürt halkının, tarihinden ders çıkararak, kendi öz gücüne ve dayanışmasına dayalı bir gelecek inşa etmesi, uzun vadede en sağlam yol olacaktır.

Read More

Asimilasyona Karşı Kürtler Ne Yapmalı?

 

Kürtler Ne Yapmalı?
Asimilasyon, özellikle etnik kimliklerin bastırılması ve bir kültürün diğerine uyum sağlaması amacıyla yürütülen bilinçli politikalar çerçevesinde, dünyadaki pek çok toplumun karşılaştığı karmaşık bir sorundur. Kürtler, tarih boyunca kültürel kimliklerini, dil ve geleneklerini korumak adına asimilasyon politikalarına karşı koyma mücadelesi vermiştir. Bu yazıda, Kürt toplumunun asimilasyon süreçlerine karşı direnç göstermesi ve kültürel varlığını sürdürmesi için hangi adımların atılabileceğine dair önerilerde bulunacağız.

1. Dilin Korunması ve Yaygınlaştırılması

Dil, bir toplumun kimliğini oluşturan en temel öğedir. Kürtlerin kendi dillerini öğrenmeleri, kullanmaları ve bu dili sonraki kuşaklara aktarmaları, kültürel varlıklarının sürdürülebilirliği açısından büyük bir önem taşır. Bunun için yapılabilecek bazı adımlar şunlardır:

  • Kürtçe Eğitimin Desteklenmesi: Kürtçe eğitim veren kurslar, online dersler ve dil okulları aracılığıyla anadilin yeni nesillere öğretilmesi önemlidir.
  • Aile İçi Dil Kullanımı: Özellikle aile içinde Kürtçe konuşulması, çocukların dili küçük yaşta öğrenmelerini sağlar ve günlük hayatta kullanmalarını teşvik eder.
  • Dijital İçerik Üretimi: Kürtçe medya kanalları, sosyal medya içerikleri, bloglar ve videolar gibi dijital içeriklerle Kürtçenin daha geniş kitlelere ulaşması sağlanabilir.

2. Kültürel Mirasın Korunması

Kürt halkının kültürel zenginliği; müzik, dans, edebiyat, giyim, halk oyunları ve geleneksel yemekler gibi pek çok farklı alanda kendini gösterir. Bu kültürel unsurların yaşatılması, asimilasyona karşı önemli bir direnç noktasıdır.

  • Kültürel Etkinliklerin Düzenlenmesi: Festivaller, sergiler ve etkinlikler aracılığıyla Kürt kültürünün tanıtılması ve halk arasında yayılması sağlanabilir.
  • Sanat ve Edebiyatı Desteklemek: Kürt yazarlar, şairler ve sanatçılar, kültürel mirası eserlerinde işleyerek gelecek kuşaklara aktarabilirler. Bu konuda hem bireysel hem de kurumsal destekler sunulmalıdır.
  • Müzik ve Halk Danslarının Öğretilmesi: Kürt müziği ve halk danslarının çocuklara öğretilmesi, toplumun kültürel değerlerini yeni nesillere aktarmak için etkili bir yöntemdir.

3. Politik ve Hukuksal Haklar İçin Mücadele

Asimilasyon politikalarına karşı etkili bir duruş sergilemek, aynı zamanda politik bir süreci de gerektirir. Kürtlerin dil, eğitim ve kültürel haklarını elde etmek adına sivil toplum kuruluşları ve politik temsilciler yoluyla çalışmalar yürütülmelidir.

  • Hukuki Hakların Korunması ve Genişletilmesi: Kürtçenin resmi kurumlarda kullanılması, anadil eğitiminin desteklenmesi ve kültürel özgürlüğün yasal zeminde güvence altına alınması için hukuki mücadelelerin devam ettirilmesi gerekir.
  • Sivil Toplum Kuruluşlarıyla İş Birliği: Kürt kültürünün korunması ve hakların savunulması adına, STK'lar ve hak savunucuları ile iş birliği yapmak önemlidir.
  • Uluslararası Destek: Kürt kültürel haklarının korunması için uluslararası kuruluşlardan destek almak, konuya küresel bir farkındalık kazandırabilir.

4. Dijital ve Sosyal Medya Kullanımı

Dijital platformlar, Kürtlerin hem kültürel varlıklarını sergileyebileceği hem de kimliklerine yönelik farkındalık oluşturabileceği bir alan sunar. Sosyal medya, geniş kitlelere ulaşmak ve kültürel bilinci yaymak için güçlü bir araçtır.

  • Kürtçe İçerik Üretimi: Kürtlerin dijital platformlarda Kürtçe içerikler üretmesi, bu dilin görünürlüğünü artırır. YouTube kanalları, bloglar, podcast'ler ve sosyal medya sayfaları aracılığıyla Kürt kültürü tanıtılabilir.
  • Farkındalık Kampanyaları: Sosyal medya üzerinden asimilasyon politikalarına dikkat çeken kampanyalar düzenlenebilir. Bu tür kampanyalar, ulusal ve uluslararası düzeyde dikkat çekebilir.
  • Kültürel Tanıtım Sayfaları: Kürt tarihi, edebiyatı, müziği ve sanatı hakkında bilgilendirici sayfalar ve gruplar oluşturarak kültürel bilinci yaygınlaştırmak mümkündür.

5. Eğitim ve Araştırmaya Yatırım

Kürtlerin asimilasyon politikalarına karşı koyabilmesi için eğitimli bireylere ve toplumsal farkındalığa ihtiyaç vardır. Eğitim, toplumsal bilinci artırarak kültürel ve dilsel haklar konusundaki mücadeleyi güçlendirir.

  • Eğitim Kurumları Kurmak ve Desteklemek: Kürt dili, kültürü ve tarihi üzerine eğitim veren kurumlar oluşturulmalı ya da mevcut olanlara destek sağlanmalıdır.
  • Akademik Araştırmaları Desteklemek: Kürt dili, edebiyatı, tarihi ve kültürü üzerine akademik araştırmalar yapılması, bu kültürel varlığın dünya çapında tanınmasına katkı sağlar.
  • Yaygın Eğitim Faaliyetleri: Halk arasında Kürt kültürüne dair bilgi ve farkındalığın artması için yaygın eğitim faaliyetleri (seminerler, çalıştaylar vb.) düzenlenebilir.

6. Ekonomik Dayanışma ve Girişimcilik

Ekonomik bağımsızlık ve güçlenme, kültürel bağımsızlık için de önemlidir. Kürtlerin ekonomik alanda dayanışma göstererek güçlenmesi, toplumsal dayanışmayı artırır ve kültürel değerlerin sürdürülebilirliğini sağlar.

  • Kürt Girişimcilere Destek: Kürt kültürüne uygun projeler üreten ve topluma fayda sağlayan girişimcilere destek verilmelidir.
  • Kooperatifler ve Dernekler Kurmak: Yerel dayanışma ve kalkınma adına kooperatifler ve dernekler aracılığıyla ekonomik destek sağlanabilir.
  • Kültürel Ürünlerin Satışı ve Tanıtımı: Geleneksel Kürt kıyafetleri, el sanatları, müzik aletleri gibi kültürel ürünlerin tanıtımı ve satışı yapılabilir. Bu hem kültürün yayılması hem de ekonomik destek sağlanması açısından faydalıdır.

Asimilasyon politikalarına karşı koymak uzun vadeli, çok yönlü bir çaba gerektirir. Kürtlerin dilini, kültürünü, müziğini ve geleneklerini koruyabilmesi için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde direnç göstermesi büyük önem taşır. Kürt kültürünü yaşatmak ve yeni nesillere aktarmak adına yapılacak her adım, asimilasyon süreçlerine karşı güçlü bir kalkan görevi görür. Unutulmamalıdır ki, kültürel kimliği korumak bir toplumun varoluş mücadelesidir; bu nedenle, Kürtler bu mücadelede hem kendi iç dayanışmalarını artırmalı hem de ulusal ve uluslararası destekleri yanına alarak direnç göstermelidir.

Read More

Kurdistan'a Sor - Kızıl Kürdistan - Kurdistan Rouge

 

Kızıl Kürdistan, Sovyetler Birliği'nin erken dönemlerinde, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (Azerbaycan SSC) içinde kurulan bir idari bölgeydi. 7 Temmuz 1923'te kurulan Kızıl Kürdistan Özerk Bölgesi, esas olarak Kürt nüfusun yoğun olduğu alanları kapsıyordu. Bölgenin kurulmasının temel amacı, Kürt halkının Sovyetler Birliği'nin politikalarına uygun bir şekilde yönetilmesi ve entegrasyonunu sağlamaktı.

Coğrafi Konum ve Demografi

Kızıl Kürdistan, günümüz Azerbaycan'ının batısında, Karabağ bölgesinde yer alıyordu. Başlıca yerleşim birimleri arasında Laçin, Kelbecer, Kubatlı ve Zengilan gibi şehirler bulunmaktaydı. Bölge, çoğunlukla Kürt nüfusun yanı sıra Azeri ve Ermeni topluluklarına da ev sahipliği yapıyordu.

Politik ve Sosyal Yapı

Sovyetler Birliği'nin "halkların kendi kaderini tayin hakkı" ilkesi doğrultusunda kurulan Kızıl Kürdistan, Kürt kültürünün ve dilinin korunmasına yönelik bazı politikalar uygulamaktaydı. Kürtçe eğitim ve yayınlar teşvik edilmiş, Kürtlerin kendi yerel yönetimlerinde söz sahibi olmaları sağlanmıştı. Ancak bu uygulamalar, Sovyetler Birliği'nin genel politikaları doğrultusunda sıkı bir kontrol altında yürütülmekteydi.


Kızıl Kürdistan'ın Dağıtılması

1930'larda, Sovyetler Birliği'nin merkezi hükümeti tarafından yürütülen politikalar neticesinde Kızıl Kürdistan Özerk Bölgesi dağıtıldı. Bölgede yaşayan Kürt nüfus, çeşitli nedenlerle başka bölgelere göç etmeye zorlandı. Bu dönemde yaşanan siyasi baskılar ve demografik değişiklikler, Kızıl Kürdistan'ın tarih sahnesinden silinmesine yol açtı.

Modern Dönem ve Miras

Kızıl Kürdistan'ın dağıtılmasından sonra bölgedeki Kürt nüfusu, Azerbaycan ve Ermenistan'ın farklı bölgelerine dağılmıştır. Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve ardından gelen siyasi değişiklikler, bölgedeki Kürtlerin durumunu daha da karmaşık hale getirmiştir. Günümüzde Kızıl Kürdistan'ın mirası, Kürt halkının tarihindeki önemli bir bölüm olarak anılmakta ve çeşitli akademik çalışmalara konu olmaktadır.

Kızıl Kürdistan, Sovyetler Birliği'nin etnik ve kültürel politikalarının bir yansıması olarak, Kürt halkının tarihindeki önemli bir dönemi temsil etmektedir. Kuruluşu ve dağıtılışı, dönemin politik dinamikleri ve Sovyetler Birliği'nin stratejik yaklaşımları çerçevesinde değerlendirildiğinde, Kızıl Kürdistan, Kürtlerin tarihi ve kültürel kimlikleri açısından önemli bir yer tutmaktadır. Bu bölgenin tarihi, Sovyetler Birliği'nin etnik azınlıklara yönelik politikalarının anlaşılması açısından da önemli bir örnektir.

Read More

Yasak Elma işi

 

Bir varmış bir yokmuş, Adem ve Havva isimli iki sevimli insan varmış. Tanrı onları cennet bahçesine yerleştirmiş ve "Bakın bu bahçe sizin oyun alanınız. İstediğiniz her şeyi yiyin, için, hoplayın, zıplayın. Ama şu elma ağacına yaklaşmayın!" demiş.

Adem ve Havva günlerini mutlu mesut geçirirken, cennet bahçesinde sek sek oynayıp meyve kokteylleri yudumlarken, elma ağacı sanki onlara "Gelin beni koparın, ben çok lezzetliyim!" der gibi göz kırpıyormuş. Tabii, Adem ve Havva'nın kulaklarında sürekli Tanrı'nın sesi yankılanıyormuş: "Elma ağacına dokunmayın, sakın ha!"

Bir gün, Havva biraz meraklı biraz da yaramaz bir ruh haliyle elma ağacının yanına gitmiş. Adem de onu takip etmiş çünkü o da en az Havva kadar meraklıymış. Tam ağacın altında durmuşlar ki, bir yılan çıkagelmiş. Bu yılan, bildiğiniz yılan değil, konuşan, espri yapabilen, biraz da kurnaz bir yılanmış.

Yılan, "Hey çocuklar, neden bu kadar çekingen davranıyorsunuz? Bu elmalar var ya, cennetin en iyi meyveleridir. Bir tane koparsanız dünya yerinden oynamaz, değil mi?" demiş.

Havva, "Ama Tanrı elma yememizi yasakladı. Belki de mideye dokunuyordur," diye cevap vermiş.

Yılan, "Ah Havva, sen de çok komiksin! Tanrı'nın aslında şakacı olduğunu bilmiyor musun? Şu elmayı kopar, sonra oturup birlikte kahkahalar atarız," demiş.

Adem araya girerek, "Bence Tanrı’nın şakalarına pek benzemiyor ama bir deneyelim bakalım," demiş.

Havva elini uzatmış ve elmayı koparmış. Tam o anda gök gürültüsü gibi bir ses duyulmuş: "Adem! Havva! O elmayı yemeyin demedim mi size?!"

Adem ve Havva bir anda irkilmiş, ellerindeki elmayı düşürmüşler. Havva, "Tanrı, aslında biz sadece ağacın sağlam olup olmadığını kontrol ediyorduk. Malum, cennet de olsa arada bakım yapmak lazım," demiş.

Tanrı gülerek, "Pekala, bakalım bu yasak elma size ne öğretecek," demiş ve onları cennetten yeryüzüne göndermiş.

O günden sonra Adem ve Havva dünyada yaşamaya başlamış. Havva elma tarifleriyle ünlü olmuş, elmalı turta, elmalı kurabiye yapmış. Adem ise bahçede çalışırken bir yandan da elmanın ne kadar faydalı olduğuna dair dersler vermiş. Ve ne zaman bir elma ağacı görseler birbirlerine göz kırparak, "Bir daha yasak elma işine girmeyelim," diye gülüşürlermiş.

Read More

Kürtlerin Tarihsel Kökenleri ve Antik Halklarla İlişkisi


Kürtlerin kökeni ve tarihi, Orta Doğu'nun karmaşık ve zengin tarihî dokusunun önemli bir parçasını oluşturur. Kürtlerin, antik Cardukia, Kardu, Gutti, Huri ve Med halklarının torunları olduğuna dair çeşitli teoriler öne sürülmüştür. Bu teorilerin dayanak noktalarını tarihsel belgeler ve arkeolojik bulgular üzerinden inceleyebiliriz.

Cardukia ve Kardu

Cardukia (veya Karduene) bölgesi, bugünkü Güneydoğu Anadolu, Kuzey Irak ve Kuzeybatı İran’ı kapsayan bir coğrafi alanı ifade eder. Xenophon’un Anabasis adlı eserinde, M.Ö. 4. yüzyılda Karduk halkından bahsedilmektedir. Xenophon, on bin Yunan askeriyle Pers İmparatorluğu'ndan geri çekilirken, Kardukların yaşadığı bu bölgede zor bir geçiş yaptıklarını anlatır . hatırı sayılır bazı önemli tarihçiler, Kürtlerin kökeninin  Karduklara dayandığını öne sürerler.

Guttiler 

Guttiler, M.Ö. 3. binyılda Zagros Dağları civarında yaşamış bir halktır. Sümer yazıtlarında adı geçen Guttiler, Sümer ve Akad topraklarına saldırılar düzenlemişler ve bir süre Sümerler üzerinde hakimiyet kurmuşlardır . Guttilerin kökeni konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Kürtlerin bu halkın torunları olabileceği ileri sürülmüştür.

Huriler

Huriler, M.Ö. 3. ve 2. binyıllarda Anadolu, Kuzey Mezopotamya ve Suriye'nin bazı bölgelerinde yaşamış bir halktır. Huriler, Urartu Krallığı ve Mitanni Krallığı gibi önemli devletler kurmuşlardır. Hurilerin dili ve kültürü, Kürtlerin atalarından biri olabileceğini düşündürmektedir .

Medler

Medler, M.Ö. 7. yüzyılda bugünkü İran’ın batısında güçlü bir imparatorluk kurmuş olan bir İran halkıdır. Medler, Pers İmparatorluğu'nun temellerini atan halklardan biri olarak kabul edilir. Herodot'un eserlerinde Medlerin, Persler ve diğer İranî halklarla akraba olduğu belirtilir . Kürtlerin, Medlerin torunları olabileceği fikri, dilsel ve kültürel benzerliklerden kaynaklanmaktadır.

Akademik Çalışmalar ve Kanıtlar

Bu iddiaları destekleyen veya çürüten akademik çalışmalar ve tarihsel belgeler bulunmaktadır. Kürtlerin, bu antik halkların devamı olup olmadığı konusunda kesin bir sonuca varmak zor olsa da, bazı kanıtlar mevcuttur:

  1. Dil Bilimi: Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin İranî dilleri grubuna aittir. Medce ile Kürtçe arasındaki dilsel benzerlikler, Kürtlerin Medlerin torunları olabileceğini düşündürmektedir .
  2. Arkeolojik Bulgular: Kürtlerin yaşadığı bölgelerde bulunan arkeolojik kalıntılar, Huriler ve Medler gibi antik halklarla kültürel bağlantılar göstermektedir .
  3. Tarihsel Belgeler: Eski Yunan, Sümer ve Asur kaynakları, Kürtlerin yaşadığı coğrafyada antik halkların varlığını belgelemektedir. Bu belgeler, Kürtlerin tarihsel kökenlerinin izini sürmek için önemli ipuçları sunar .

Kürtlerin, antik Cardukia, Kardu, Gutti, Huri ve Med halklarının devamı olup olmadığı konusunda kesin bir yargıya varmak zor olsa da, tarihsel, dilsel ve arkeolojik kanıtlar bu bağlantıyı destekler niteliktedir. Kürtlerin kökenine dair daha derinlemesine araştırmalar, bu konuda daha net sonuçlara ulaşmamızı sağlayabilir.


Kaynakça

  1. Xenophon, Anabasis. (M.Ö. 4. yüzyıl)
  2. Xenophon hakkında modern araştırmalar
  3. Sümer ve Akad yazıtları
  4. Guttiler üzerine akademik çalışmalar
  5. Huriler ve Urartu Krallığı arkeolojik bulguları
  6. Huriler üzerine yapılan dilsel çalışmalar
  7. Herodot, Tarih. (M.Ö. 5. yüzyıl)
  8. Medler üzerine yapılan arkeolojik ve tarihsel araştırmalar
  9. Hint-Avrupa dilleri ve Kürtçe üzerine dilbilim çalışmaları
  10. Kürt bölgelerindeki arkeolojik bulgular
  11. Eski Yunan ve Sümer kaynakları
  12. Asur ve Babil belgeleri

Bu kaynaklar, Kürtlerin tarihsel kökenine dair daha fazla bilgi ve belge sunmaktadır. Kürtlerin kökeni ve tarihine dair daha derinlemesine çalışmalar, bu antik halklarla bağlantılarını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Read More

Kürdistan'da Uluslaşmanın Önündeki Engel - Aşiretçilik

 

https://cahit-cagabey.blogspot.com/

Aşiretçilik, genellikle geleneksel ve ataerkil bir yapıya sahip olan aşiretlerin, toplumsal, politik ve ekonomik yaşamda önemli bir rol oynaması durumudur. Tarihsel olarak, birçok toplumda aşiretçilik güçlü bir sosyal organizasyon biçimi olmuştur. Ancak modern ulus-devletlerin oluşumu ve ulusal birlik arayışları bağlamında aşiretçilik, çeşitli sorunlar ve engeller yaratmaktadır. Bu analiz, aşiretçiliğin ulusal birlik ve uluslaşma süreci üzerindeki olumsuz etkilerini detaylı bir şekilde ele almaktadır.

Kolektif Kimlik ve Ulusal Kimlik Çatışması

Aşiretçilik, bireylerin ilk ve en önemli aidiyet hissini aşiretlerine karşı duymalarına neden olur. Bu durum, ulusal kimliğin inşası sürecinde ciddi bir engel teşkil eder. Ulusal birlik, bireylerin ve toplulukların kendilerini daha geniş bir ulusal kimliğin parçası olarak görmeleriyle mümkündür. Ancak aşiretçilik, bireylerin öncelikle aşiret kimliklerine bağlı kalmasına yol açarak ulusal kimliğin inşasını zorlaştırır.

Siyasi Güç Dağılımı ve Merkezileşme Sorunları

Aşiretçilik, siyasi güç dağılımında adaletsizliğe ve merkezi otoritenin zayıflamasına neden olabilir. Aşiret liderleri, kendi bölgelerinde ve topluluklarında bağımsız bir otoriteye sahip olurlar ve merkezi hükümetin yetkisini sınırlayabilirler. Bu durum, ulusal birliğin ve merkezileşmenin sağlanmasını zorlaştırır. Merkezi otoritenin zayıflaması, ulus-devletin temel prensiplerine aykırı bir durum yaratır ve siyasi istikrarsızlığa yol açabilir.

Sosyal ve Ekonomik Eşitsizlikler

Aşiretçilik, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin artmasına neden olabilir. Aşiret yapıları, belirli aileler veya klanlar arasında güç ve kaynakların yoğunlaşmasına yol açar. Bu durum, geniş çaplı ekonomik kalkınmayı ve sosyal adaleti engeller. Ulusal birlik için gerekli olan eşitlikçi ve kapsayıcı politikaların uygulanması, aşiretçiliğin hakim olduğu bir toplumda oldukça güçtür.

Hukukun Üstünlüğü ve Yargı Sistemi

Aşiretler, kendi iç hukuk ve geleneklerine göre hareket ederler. Bu durum, ulusal hukukun üstünlüğü prensibini zayıflatır. Aşiret hukukunun ve ulusal hukukun çatışması, hukuki belirsizliklere ve adaletsizliklere yol açabilir. Uluslaşma süreci, tüm vatandaşların aynı hukuki sisteme tabi olmasını gerektirir. Ancak aşiretçilik, bu süreci engelleyerek, hukukun üstünlüğü ilkesinin hayata geçirilmesini zorlaştırır.

Eğitim ve Modernleşme

Aşiretçilik, modern eğitim sisteminin ve modernleşme süreçlerinin önünde engel oluşturabilir. Geleneksel aşiret yapıları, genellikle modern eğitime ve değişime direnç gösterirler. Eğitim ve modernleşme, ulusal birlik ve uluslaşma için kritik öneme sahiptir. Aşiretçilik, bu süreçleri yavaşlatarak ulus-devletin modernleşmesini ve ulusal birliğin pekişmesini zorlaştırır.

Bölgeselcilik ve Ayrılıkçılık

Aşiretçilik, bölgeselcilik ve ayrılıkçılık eğilimlerini körükleyebilir. Aşiretler, belirli bir coğrafi bölgede yoğunlaşmış olabilirler ve bu bölgelerdeki aşiretler, merkezi otoriteye karşı kendi bağımsızlıklarını savunabilirler. Bu durum, ulusal birliğe zarar verir ve ulus-devletin toprak bütünlüğünü tehdit eder.

Aşiretçilik, ulusal birlik ve uluslaşma sürecinde önemli engeller oluşturmaktadır. Kolektif kimliklerin çatışması, siyasi güç dağılımındaki adaletsizlikler, sosyal ve ekonomik eşitsizlikler, hukukun üstünlüğü prensibinin zayıflaması, modernleşme ve eğitim süreçlerinin yavaşlaması ve bölgeselcilik eğilimleri, aşiretçiliğin uluslaşma önündeki temel engelleri olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle, aşiretçiliğin etkilerinin azaltılması ve ulusal birliğin güçlendirilmesi için kapsayıcı ve bütüncül politikalar geliştirilmelidir. 

Read More

SELAHATTİN EYYUBİ

      SELAHATTİN EYYUBİ KİMDİR
Selahaddin Eyyubi, 1137 veya 1138 yılında Tikrit'te doğdu ve 4 Mart 1193'te Şam'da öldü. Asıl adı Yusuf bin Eyyub olan Selahaddin, Eyyubi Hanedanı'nın kurucusu ve ünlü İslam komutanlarından biridir. Haçlı Seferleri döneminde Kudüs'ü Haçlılardan geri almasıyla tanınır.

Gençliği ve Eğitim

Selahaddin, Kürt  bir ailenin çocuğuydu. Babası Necmeddin Eyyub ve amcası Esedüddin Şêrgoh, Zengiler Hanedanı'nın hizmetindeydi. Selahaddin, gençliğinde İslami ilimler, tarih ve edebiyat üzerine eğitim aldı. Aynı zamanda savaş sanatları konusunda da eğitildi.

Yükselişi

Selahaddin'in askeri kariyeri, amcası Şirkuh'un Mısır seferlerine katılmasıyla başladı. Şirkuh, Fatımiler'in veziri olduğunda, Selahaddin de onun yardımcısı olarak görev yaptı. Şirkuh'un 1169'da ölümü üzerine, Selahaddin Mısır'ın veziri oldu. 1171'de Fatımi Halifeliği'ne son vererek Mısır'ı Abbasi Halifeliği'ne bağladı ve Eyyubi Hanedanı'nın temellerini attı.

Kudüs'ün Fethi

Selahaddin, Zengi Hanedanı'nın hükümdarı Nureddin Mahmud Zengi'nin ölümünden sonra Suriye ve Mısır'da kontrolü ele geçirdi. 1187'de Hittin Savaşı'nda Haçlıları yenerek Kudüs'ü ele geçirdi. Kudüs'ün fethi, İslam dünyasında büyük bir zafer olarak kabul edildi ve Selahaddin'in ününü arttırdı.

Üçüncü Haçlı Seferi

Selahaddin'in Kudüs'ü fethi, Avrupa'da büyük bir yankı uyandırdı ve Üçüncü Haçlı Seferi'ne yol açtı. İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard, Fransa Kralı II. Philippe ve Kutsal Roma İmparatoru I. Friedrich Barbarossa'nın liderliğindeki Haçlılar, Selahaddin'e karşı sefer düzenledi. Uzun süren çatışmalar sonucunda 1192'de Selahaddin ile Richard arasında bir ateşkes anlaşması yapıldı. Bu anlaşma sonucunda Kudüs Müslümanların elinde kalırken, Hristiyanların şehre hac ziyareti yapmalarına izin verildi.

Ölümü ve Mirası

Selahaddin, 4 Mart 1193'te Şam'da vefat etti. Ölümü, İslam dünyasında büyük bir üzüntüyle karşılandı. Selahaddin, hem askeri başarıları hem de merhameti ve adaletiyle tanındı. O dönemde hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar arasında saygı gördü. Selahaddin'in kurduğu Eyyubi Hanedanı, onun ölümünden sonra da bir süre daha varlığını sürdürdü.

Selahaddin Eyyubi, günümüzde de İslam dünyasında ve tarih meraklıları arasında saygı ve hayranlıkla anılmaktadır. Özellikle Kudüs'ü Haçlılardan geri alması ve gösterdiği insaniyetle tarih sayfalarında önemli bir yer tutmaktadır.

Read More

Kanî'ya Pîrè

 

Kolibaba dağının zirvesinde koyun sürüsü ve başlarında bir yaşlı kadın betimlemesi olan bir grup kaya var hemen önlerinde ise yerden çıkan bir su kaynağı bulunuyor, Çeşmenin adıda Kanîya Pîrê olarak bilinilir, Efsaneye göre Pîrê (yaşlı kadın) sürüsünü Kolibaba dağının tepesinde otlatırken su bulamaz sürünün telef olmaması için Tanrıdan hayvanlarını sulayacak bir çeşme ister bunun içinde yedi tane kurban keseceğini ahd eder, yaşlı kadının duası kabul olur orada Kolibaba dağının tepesinde yerden su fışkırır ama yaşlı kadın ahdını unutur ve sözünü yerine getirmez bu nedenle yaşlı kadın ve sürüsü orada taş olurlar.

Read More

Bir Göçertme Politikası Olarak : Yangın Çıkartmak

 

Kuzey Kürdistandaki eş zamanlı yangın felaketinin gölgesinde bir göçertme politikası olarak yangın çıkarmayı ele alalım.

Tarih boyunca, yangın çıkartmak hem bir savaş taktiği hem de bir toplumsal mühendislik aracı olarak kullanılmıştır. Bu makalede, yangın çıkartmanın göçertme politikası olarak nasıl kullanıldığını, tarihsel örnekler ve modern uygulamalar ışığında inceleyeceğiz. Yangın çıkartmanın fiziksel, psikolojik ve sosyal etkileri göz önüne alınarak, bu stratejinin neden ve nasıl uygulandığı, sonuçları ve etik boyutları anlaşılacaktır.

Tarihsel Arka Plan

Yangın çıkartma, antik çağlardan bu yana bilinen bir yöntemdir. Roma İmparatorluğu döneminde, düşman topraklarını yakarak onları yerinden etmek ve kaynaklarını yok etmek yaygın bir taktikti. Orta Çağ'da da aynı strateji, savaşların kazanılmasında kritik rol oynamıştır. 20. yüzyıla gelindiğinde, yangın çıkartma stratejileri daha sofistike hale gelmiş ve modern teknolojilerle desteklenmiştir. Örneğin, II. Dünya Savaşı sırasında, Dresden ve Tokyo gibi şehirlerdeki yangın bombalaması, büyük ölçekte sivil göçüne neden olmuştur.

Yangın Çıkartmanın Stratejik Kullanımı

Yangın çıkartmak, bir bölgedeki nüfusu zorla yerinden etmek amacıyla çeşitli şekillerde kullanılabilir:

  1. Toprak ve Kaynakları Yok Etmek: Yangın, tarım arazilerini, ormanları ve diğer doğal kaynakları yok ederek, bir bölgenin yaşanabilirliğini ortadan kaldırır. Bu, insanların yaşamlarını sürdürebilmek için göç etmelerini zorunlu hale getirir.

  2. Psikolojik Baskı Oluşturmak: Yangınlar, büyük korku ve belirsizlik yaratarak insanların güvenliklerini tehdit eder. Bu durum, bireylerin ve toplulukların evlerini terk etmelerine yol açar.

  3. Düşmanı Zayıflatmak: Savaş taktiği olarak yangın çıkartmak, düşman güçlerin lojistik ve ikmal hatlarını kesmek ve moral bozmak için etkili bir yöntemdir. Bu da göç dalgalarını tetikleyebilir.

Modern Uygulamalar ve Etkiler

Modern çağda, yangın çıkartma politikalarının en bariz örneklerinden biri, bazı çatışma bölgelerinde ve etnik temizlik girişimlerinde görülmüştür. Özellikle sivil yerleşim alanlarında çıkan yangınlar, kitlesel göçlere ve insani krizlere neden olmuştur. Örneğin, 1990'larda Balkanlar'daki etnik çatışmalar sırasında, köyler ve kasabalar sistematik olarak yakılmış, bu da büyük çapta mülteci hareketlerine neden olmuştur.

Etik ve Hukuki Boyut

Yangın çıkartma, uluslararası hukuk çerçevesinde insan hakları ihlali ve savaş suçu olarak kabul edilir. Cenevre Sözleşmeleri ve diğer uluslararası anlaşmalar, sivillere yönelik kasıtlı yıkımı yasaklamaktadır. Ancak, bazı devletler ve silahlı gruplar, bu kuralları ihlal ederek yangın çıkartma stratejilerini kullanmaya devam etmektedir.

Yangın çıkartmak, göçertme politikası olarak kullanıldığında, hem fiziksel hem de psikolojik yıkıma neden olan güçlü bir araçtır. Tarih boyunca çeşitli şekillerde kullanılan bu strateji, modern çağda da farklı biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Ancak, bu tür uygulamalar, uluslararası hukuk ve insan hakları normları açısından ciddi ihlaller içerir ve bu nedenle kınanmalıdır. Toplumlar ve uluslararası kuruluşlar, bu tür stratejilere karşı daha etkili önlemler almalı ve mağdurların korunmasını sağlamalıdır.

C. ÇAGABEY

Read More

Medler ve Kürtler: Tarihsel Bağlantılar ve Kökenler

 

Giriş

Kürtlerin atalarının kim olduğu konusu tarihsel ve kültürel açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bu bağlamda, Kürtlerin ataları olarak kabul edilen Medler, Antik İran tarihinin önemli bir parçasını oluşturur. Bu yazıda, Medlerin tarihi, kültürü ve Kürtlerle olan bağlantıları incelenecektir.

Medler'in Tarihi ve Kökenleri

Medler, M.Ö. 7. yüzyılın ortalarından M.Ö. 6. yüzyılın ortalarına kadar batı İran'da hüküm süren bir İranî halktı. Başkentleri Ekbatana (günümüzde Hamedan) olan Medler, Asur İmparatorluğu'na karşı bağımsızlık savaşları vermiş ve büyük bir imparatorluk kurmuşlardır.

Med İmparatorluğu'nun Kuruluşu

Medlerin ilk tarihi kayıtları Asur kaynaklarında geçmektedir. M.Ö. 612'de Asur İmparatorluğu'nun başkenti Ninova'yı ele geçirerek büyük bir zafer kazanan Medler, bu olayla birlikte tarihte önemli bir yer edinmişlerdir. Med İmparatorluğu, bugünkü İran, Irak, Türkiye ve Ermenistan'ın bir kısmını kapsayan geniş bir alanda hüküm sürmüştür.

Med Kültürü ve Toplumsal Yapı

Medlerin toplumsal yapısı, Persler ve diğer İranî halklarla benzerlikler göstermektedir. Zerdüştlük, Medler arasında yaygın bir dini inanç sistemi olmuştur. Bu inanç sistemi, sonraki dönemlerde Persler tarafından da benimsenmiştir. Medlerin dili, Hint-Avrupa dil ailesinin İran dilleri koluna aittir ve bu dilin modern Kürtçe ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir.

Medler ve Kürtler Arasındaki Bağlantılar

Medler ve Kürtler arasındaki bağlantılar, dil, kültür ve coğrafya gibi çeşitli faktörler üzerinden incelenebilir.

Dil Bağlantısı

Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesine bağlı bir dil olup, İranî diller grubunda yer almaktadır. Medce'nin Kürtçe ile olan benzerlikleri, bu iki halk arasındaki dilsel bağları ortaya koymaktadır. Modern Kürtçe'nin bazı lehçeleri, eski Medce'ye benzerlikler göstermektedir.

Kültürel ve Etnik Bağlantılar

Medler ve Kürtler arasındaki kültürel bağlantılar, özellikle gelenekler, efsaneler ve mitolojilerde görülebilir. Kürtlerin birçok efsane ve halk hikayesi, Med kültürüne ait unsurlar taşımaktadır. Ayrıca, Kürtlerin Zerdüştlük inancına olan ilgisi de Medlerin dini inançlarıyla bağlantılıdır.

Coğrafi Bağlantılar

Med İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü coğrafi alan, modern Kürtlerin yaşadığı bölgelerle büyük ölçüde örtüşmektedir. Bugün İran, Irak, Türkiye ve Suriye'nin dağlık bölgelerinde yaşayan Kürtler, tarihsel olarak Medlerin yaşamış olduğu bu topraklarda kök salmışlardır.

Sonuç

Medler ve Kürtler arasındaki bağlantılar, tarihsel, dilsel, kültürel ve coğrafi unsurlar üzerinden açıkça görülmektedir. Med İmparatorluğu'nun mirası, modern Kürt kimliğinin oluşumunda önemli bir rol oynamıştır. Kürtlerin ataları olarak kabul edilen Medler, bugün de Kürt halkının kültürel ve tarihsel bilincinde önemli bir yer tutmaktadır.

Cahit Çagabey

Read More

Sosyalizm! Bir gün gelecek



Sosyalizm ölmedi, daha da güçlendi (Sinan Egeli)

Sosyalizm ölmedi, daha da güçlendi (Sinan Egeli)

Sosyalizm / Komünizm Nedir?, hakkında bilgi, kısaca

Sosyalizm / Komünizm Nedir?, hakkında bilgi, kısaca

Sosyalizm




Eşitlik, özgürlük, kardeşlik için; Sosyalizm!

Eşitlik, özgürlük, kardeşlik için; Sosyalizm!




Sosyalizm 

Sosyalizm amp;Uuml;zerine

Sosyalizm Nedir?

Sosyalizm Nedir?

Sosyalizm nedir? Ne değildir?




Yağma Yok Sosyalizm Var

Yağma Yok Sosyalizm Var

sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği

sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği

Sosyalizm: Ütopya mı, Mukadderat mı?

Sosyalizm: Ütopya mı, Mukadderat mı?

sosyalizm

sosyalizm.jpg

Sosyalizm fil midir? (I)

Sosyalizm fil midir? (I)

türkiye sosyalist cumhuriyeti

türkiye sosyalist cumhuriyeti

sosyalizm' haberleri

sosyalizm' haberleri

Sosyalizm Nedir Kısaca Tanımı Fikir Akımı Hakkında Bilgi Vikipedi

Sosyalizm Nedir Kısaca Tanımı Fikir Akımı Hakkında Bilgi Vikipedi

Sosyalizm

Sosyalizm

Sosyalizm

Sosyalizm

e

e

Sosyalizm fil midirS (II)

Sosyalizm fil midirS (II)
Read More

KURDİSTAN İSİMLİ GEMİ

KURDİSTAN İSİMLİ GEMİ
Kurdistan isimli gemi ilk olarak 1914 yılında Short Brothers Ltd, adlı ingiliz şirketi tarafından yapıldı . 9 eylül 1917 tarihinde Panteleria adasının 50 km yakınlarında Alman birlikleri tarafından batırıldı, 1928 yılında aynı ingiliz şirketi tarafından tekrar yapılan gemiye yine Kurdistan ismi konuldu, 10 aralık 1941 saat 11: 57 sıralarında İrlanda yakınlarında yine Alman savaş uçakları tarafından batırıldı. İngiltere devlet arşivinden Kürdistan isimli geminin fotoğrafı
Read More