AHMEDÊ XANÎ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AHMEDÊ XANÎ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Melayê Cizîrî: Kürt Edebiyatının ve Tasavvufunun Işığı

 Melayê Cizîrî (Mela Ehmedê Cıziri), 1567-1640 yılları arasında yaşamış, Kürt edebiyatının en büyük şairlerinden biri olmasının yanı sıra, bir mutasavvıf, alim ve filozof olarak da tanınır. Cizre’de doğan Melayê Cizîrî, Botan aşiretine mensuptur ve hayatını Kürt dilini, kültürünü ve tasavvuf düşüncesini yüceltmeye adamıştır.


Hayatı ve Eğitimi

Ahmed bin Muhammed adıyla dünyaya gelen Melayê Cizîrî, dindar bir ailede büyümüştür. İlk eğitimi, babasından aldığı dini bilgilerle başlamış, ardından Diyarbakır, Bingöl ve Hasankeyf gibi dönemin önemli ilim merkezlerinde tahsil görmüştür. Gramer, kelam, astronomi ve fıkıh gibi İslam ilimleriyle birlikte tasavvufa yönelmiş ve Diyarbakır'da Mele Taha’dan imamlık icazeti almıştır. Uzun yıllar Diyarbakır'ın Sırba köyünde imamlık yaptıktan sonra Cizre’ye dönerek hayatının geri kalanını burada geçirmiştir.

Cizîrî, Botan Beyliği’nin ileri gelenlerinden Mir Şeref Han’ın danışmanlığını yapmış ve bu vesileyle Kürt toplumunun sorunlarına çözüm arayışında etkili bir figür olmuştur​


Melayê Cizîrî: Kürt Edebiyatının ve Tasavvufunun Işığı

Melayê Cizîrî (Mela Ehmedê Cıziri), 1567-1640 yılları arasında yaşamış, Kürt edebiyatının en büyük şairlerinden biri olmasının yanı sıra, bir mutasavvıf, alim ve filozof olarak da tanınır. Cizre’de doğan Melayê Cizîrî, Botan aşiretine mensuptur ve hayatını Kürt dilini, kültürünü ve tasavvuf düşüncesini yüceltmeye adamıştır.


Hayatı ve Eğitimi

Ahmed bin Muhammed adıyla dünyaya gelen Melayê Cizîrî, dindar bir ailede büyümüştür. İlk eğitimi, babasından aldığı dini bilgilerle başlamış, ardından Diyarbakır, Bingöl ve Hasankeyf gibi dönemin önemli ilim merkezlerinde tahsil görmüştür. Gramer, kelam, astronomi ve fıkıh gibi İslam ilimleriyle birlikte tasavvufa yönelmiş ve Diyarbakır'da Mele Taha’dan imamlık icazeti almıştır. Uzun yıllar Diyarbakır'ın Sırba köyünde imamlık yaptıktan sonra Cizre’ye dönerek hayatının geri kalanını burada geçirmiştir.

Cizîrî, Botan Beyliği’nin ileri gelenlerinden Mir Şeref Han’ın danışmanlığını yapmış ve bu vesileyle Kürt toplumunun sorunlarına çözüm arayışında etkili bir figür olmuştur​


.


Edebi ve Felsefi Yönü

Melayê Cizîrî’nin en önemli eseri, Kürtçe Divanıdır. Bu eser, tasavvuf felsefesini, ilahi aşkı ve insanın manevi yolculuğunu ele alan şiirlerden oluşur. Şiirlerinde, Kürtçe dilinin estetik zenginliğini sergilerken, aynı zamanda Arapça ve Farsça’dan etkilenmiş çok katmanlı bir dil kullanmıştır. Eserlerinde Kürt halkının kültürel değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalmış, aynı zamanda Türkler ve Farslar tarafından yapılan haksızlıklara da eleştirel bir bakış getirmiştir

Cizîrî’nin felsefesi, tasavvufun temel kavramlarından biri olan "Vahdet-i Vücut" (varlık birliği) anlayışını içerir. Ona göre aşk, insan varoluşunun temelidir ve evrensel bir birleştirici güce sahiptir. Bu düşünceler, şiirlerinde hem metaforik hem de açık bir şekilde dile getirilmiştir.


Şiirlerinden Örnekler ve Temaları

Şiirlerinde kullandığı imgeler, hem dini hem de dünyevi aşkı birleştirir. Örneğin, ilahi aşkı anlatırken doğa metaforlarına başvurur, insanın içsel yolculuğunu ele alırken mistik semboller kullanır. Şiirlerinden birinde şöyle der:

"Şebçiraxê Şebê Kurdistan im" (Kürdistan gecesinin ışığıyım).
Bu mısrada, halkına olan sevgisi ve Kürt diline duyduğu bağlılık, tasavvuf felsefesiyle harmanlanmıştır



 Mirası ve Etkisi

Melayê Cizîrî, Kürt edebiyatında hem tasavvuf hem de estetik açısından çığır açan bir figürdür. Şiirleri, Kürt toplumunun ulusal bilincini artırmış ve Kürt dilinin sanatsal bir araç olarak kullanımını yaygınlaştırmıştır. Onun eserleri, yalnızca Kürt edebiyatının değil, aynı zamanda İslam dünyasının tasavvuf edebiyatının da önemli bir parçası olarak kabul edilir.

Melayê Cizîrî’nin bıraktığı miras, bugün de hem akademik hem de sanatsal çevrelerde incelenmekte ve eserleri Kürt kültürünün önemli bir hazinesi olarak değerlendirilmektedir


Melayê Cizîrî, sadece bir şair değil, aynı zamanda Kürt halkının manevi liderlerinden biri olarak görülür. Şiirlerindeki derin anlam, felsefi bakış açısı ve estetik zenginlik, onun edebi dehasını ve kültürel katkısını gözler önüne serer. Bu yönüyle Melayê Cizîrî, Kürt kültürünün aydınlık bir yıldızı olmaya devam etmektedir.



Read More

ÖMER HAYYAM


HAYYAM (Ebul Feth Ömer bin İbrahim; Ömer Hayyam da denir), İranlı şair ve bilgin (Nişapur 1044.ay.y 1123/1136). Hayatı, gençlik yılları kesinlikle bilinmiyor. Elde bulunan eserlerinden, hayatıyla ilgili olayları anlatan bazı kitaplardan, mantık, felsefe, matematik ve astronomi konularında çalıştığı, bu alanlarda düzenli bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Hayyam (”Çadırcı”) takma adını, atalarının çadırcılık yapmaları yüzünden aldığı söylenir.
Ömer Hayyam, dünyada en tanınmış şairdir, desek yeridir. Âlimliği de şairliği ile şöhrette eş değerdir. Matematik ve astronomide bugünkü ilmin temellerini atan bilginlerden biridir aynı zamanda. Hayyam edebiyat sahasında sadece rubaî bırakmıştır bize. Rubaîleri dünyevi olduğu kadar, uhrevîdir de Rubaîler dörtlükler hâlinde yazılar ve her dörtlük bir hüküm mesabesindedir. Hayatın felsefesini bu dörtlüklerde buluruz. Dünyada en güçlü rubaî yazarı olarak karşımıza çıkan Hayyam, herkesin okuduğu bir edebi kişiliktir. Dolayısıyla kültür dairesinden medeniyete ulaşan halkaların en güçlülerinden olmak itibarıyla da ayrı bir yeri vardır. Onun dörtlükleriyle hayatı anlamaya çalışanlar aynı düzlemde buluşarak, ortak değerler kazanmışlardır. Hayyama kimi Türk demiştir, kimi Fars Şiirlerini Farsça yazmıştır. İster Türk olsun ister Fars. İster Farsça yazsın ister başka dille O insanlığa yaşadığı çevrenin edebiyat diliyle ulaşmıştır.
 Hayyam, zamanında daha çok bilgin olarak ün kazandı. İran’ın, Selçuklular yönetiminde olduğu bir çağda yetişen Hayyam, Horasan ülkesindeki büyük şehirleri, Belh, Buhara ve Merv gibi bilim merkezlerini gezdi, birara Bağdat’a da gitti. Zamanının hükümdarlarından, özellikle selçuklu sultanı Melikşak ve Karahanlılardan Şemsülmülk’ten büyük yakınlık gördü. Saraylarında, meclislerinde bulundu. Reşidüddin’in “Cami-üt-Tevarih” adlı eserinde anlattığına göre Nizamülmülk ve Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ile okul arkadaşıydılar.Hayyam,Hasan sabbah ve Nizamülmülk'ün arkadaşlığını anlatan ve  yüzyıllardır yinelenen ve halkın, hoşuna gittiği için vazgeçemediği,  düzeltilmesine kıyamadığı öykü şudur:
Her üçü de okulda öğrenimleri sırasında söz verirler: “Hangimiz yükselirsek, birbirimizi koruyalım!” Nizamülmülk  vezir olur. Hasan Sabbah’la Hayyam’a görev vermek ister. Hayyam, küçük bir maaşla yetinir. Hasan Sabbah sarayda görev alır. Hasan Sabbah’la Hayyam gerçi yakın yaşlardadır, ama vezir Nizamülmülk'le yaşıt olmaları için her birinin yüz yirmi yaşına kadar yaşamaları gerekirdi. Bu ise, olanak dışı olmamakla birlikte uzak bir ihtimaldır. Ama halk hayal dünyasında hala öyküyü bu haliyle sürdürüp duruyor.Oysa bu halk hikayesinde geçen olayda olduğu gibi Reşidüddin’in “Cami-üt- tevarih''adlı eserde verdiği bilginin gerçek olma ihtimali yoktur.çünkü Hayyam’ın Nızam’ül-Mülk ve Hasan Sabbah ile ders arkadaşı olduğu hakkındaki rivayet, tamamıyla uydurmadır. Nızam’ül-Mülk 408’de (1017) doğmuş, 485’te (1092) bir Batıni tarafından öldürülmüştür. Hasan Sabbah Elemut’u 483 (1090 - 1091) ele geçirmiş, 518’de (1124) ölmüştür.
 Gerek Hayyam’ın zamanında, gerek sonraki çağlarda yazılan kaynaklarda çağının bütün bilgilerini edindiği, o alanlarda derin tartışmalara girdiği, fıkıh, ilahiyat, kıraat, edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttuğu yazılıdır. Ebu’l Hasan Ali El-Beyhaki onun çok bilgili bir kimse olduğunu, fakat müderrislik hayatının pek başarılı olmadığını bildirir. Ayrıca Zemahşeri ile uzun boylu tartışmalara giriştiğini, onun derslerine bile devam ettiğini, Zemahşeri’yi, bilgi bakımından beğendiğini yazar.
 Hayyam’ın fizik, metafizik, matematik, astronomi ve şiir konularında değişik eserleri vardır. Bunlar arasında İbni sina’nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi de yer alır. Zamanında, bir bilgin olarak ün kazanan Ömer Hayyam’ın edebiyat tarihindeki yerini sağlayan, sonraki yüzyılarda da doğu islam dünyasının en büyük şairlerinden biri olarak anılmasına yolaçan Rubaiyat’ıdır (Dörtlükler).
Aslında ömer hayyam ismini yazdığı rubailerle günümüze kadar taşımıştır.Onu bu çağda gizemli kılan önemli farklardan biride şarap şairi olarak bilinmesine neden olan şarap ile ilgili rubaileridir.

      Ömer Hayyam, iran ve doğu edebiyatında rubai türünün kurucusu sayılır. Sonraları aralarına başkalarının eserleri de karışan bu rubailer iki yüz kadardır. Hayyam, oldukça kolay anlaşılan, yumuşak, akıcı, açık ve seçik bir dil kullanır. Şiirlerinde gerçekçidir. Yaşadıkları, gördüklerini, çevresinden, zamanın gidişinden aldığı izlenimleri yapmacığa kapılmaksızın, olduğu gibi dile getirir. Ona göre, gerçek olan yaşanandır, dünyanın ötesinde ikinci bir dünya yoktur. İnsan, yaşadıkça gerçektir, gerçek ise yaşanandır. En şaşmaz ölçü akıl ve sağduyudur. İnsan bir akıl varlığıdır. Gerçeğe ancak akıl yolu ile ulaşılabilir.
      Onun şiirinde zamanın haksızlıkları, softalıkları, akıl almaz saçmalıkları ince, alaylı, iğneleyici bir dille yerilir. Dörtlüklerinin konusu aşk, şarap, dünya, insan hayatı, yaşama sevinci, içinde bulunduğumuz geçici dünyanın tadını çıkarma gibi insanla sıkı bir bağlantı içinde bulunan gerçek eylem ve davranışlardır. Şiirlerinde işlediği konulara, çok yönlü felsefe açısından bakar. Aşk, sevinç, hayatın tadını çıkarma, Hayyam’a göre vazgeçilmez insan duygularıdır, insan hayatının ana dokusu bunlarla örülüdür. Bazı dörtlüklerinde filozofça derin bir sezgi, açık ve seçik bir insan severlik duygusu, gösterişten, aşırılıktan uzak bir yaşama anlayışı görülür.
KİM DEMİŞ HARRAMI BİLMEZ HAYYAM
BEN HELAL İLE HARAMI KARIŞTIRMAM
SENİN İLE İÇTİĞİM ŞARAP HELALDİR
SENSİZ İÇTİĞİM SU BİLE HARRAM...
Hayyam kendisinden sonra gelen pek çok şairi etkilemiş, rubai alanında tek örnek olarak benimsenmiştir. Batı ülkelerinde adına bir çok dernek kurulmuş, rubaileri bütün batı dillerine, bu arada birçok defa Türkçeye Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam’ın Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler adı altında tercüme edilmiştir.


KAYNAKÇA
nergizhan dileklen(ömer hayyam)ilgi yayınları 2010-2011
harold lamb          (ömer hayyam)kaknüs yayınları 2010-2011
tahir galib seratlı   (ömer hayyam) kastaş yay.   2006
Abdülbaki Gölpınarlı; Hayyam ve Rubaileri inkılap kitap evi 2006
 Rüştü Şardağ; Bütün Yönleriyle Hayyam Rubaileri,özgür yayınları 2005

Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Read More

Ehmedê Xanîyî anlamak (Mem û Zîn'den bir kesit)



EHMEDÊ XANÎ


MEM  Û  ZİN
                             57
Sana olan eğilimdir aşıkları çekip götüren
Ve de senin derdindir gönüllere acı veren


Sendin şirini pervize şekerleştirende
Ferhat’a kanlı gözyaşları döktürende


Leyla’yı mecnuna sen bela ettin
Ve ramimi  veysiye sen ram ettin


Yusuf’u niçin gösterdin züleyhaya
Vamıkı nasıl kavuşturdun azraya

Read More