Mezopotamya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mezopotamya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yasak Elma işi

 

Bir varmış bir yokmuş, Adem ve Havva isimli iki sevimli insan varmış. Tanrı onları cennet bahçesine yerleştirmiş ve "Bakın bu bahçe sizin oyun alanınız. İstediğiniz her şeyi yiyin, için, hoplayın, zıplayın. Ama şu elma ağacına yaklaşmayın!" demiş.

Adem ve Havva günlerini mutlu mesut geçirirken, cennet bahçesinde sek sek oynayıp meyve kokteylleri yudumlarken, elma ağacı sanki onlara "Gelin beni koparın, ben çok lezzetliyim!" der gibi göz kırpıyormuş. Tabii, Adem ve Havva'nın kulaklarında sürekli Tanrı'nın sesi yankılanıyormuş: "Elma ağacına dokunmayın, sakın ha!"

Bir gün, Havva biraz meraklı biraz da yaramaz bir ruh haliyle elma ağacının yanına gitmiş. Adem de onu takip etmiş çünkü o da en az Havva kadar meraklıymış. Tam ağacın altında durmuşlar ki, bir yılan çıkagelmiş. Bu yılan, bildiğiniz yılan değil, konuşan, espri yapabilen, biraz da kurnaz bir yılanmış.

Yılan, "Hey çocuklar, neden bu kadar çekingen davranıyorsunuz? Bu elmalar var ya, cennetin en iyi meyveleridir. Bir tane koparsanız dünya yerinden oynamaz, değil mi?" demiş.

Havva, "Ama Tanrı elma yememizi yasakladı. Belki de mideye dokunuyordur," diye cevap vermiş.

Yılan, "Ah Havva, sen de çok komiksin! Tanrı'nın aslında şakacı olduğunu bilmiyor musun? Şu elmayı kopar, sonra oturup birlikte kahkahalar atarız," demiş.

Adem araya girerek, "Bence Tanrı’nın şakalarına pek benzemiyor ama bir deneyelim bakalım," demiş.

Havva elini uzatmış ve elmayı koparmış. Tam o anda gök gürültüsü gibi bir ses duyulmuş: "Adem! Havva! O elmayı yemeyin demedim mi size?!"

Adem ve Havva bir anda irkilmiş, ellerindeki elmayı düşürmüşler. Havva, "Tanrı, aslında biz sadece ağacın sağlam olup olmadığını kontrol ediyorduk. Malum, cennet de olsa arada bakım yapmak lazım," demiş.

Tanrı gülerek, "Pekala, bakalım bu yasak elma size ne öğretecek," demiş ve onları cennetten yeryüzüne göndermiş.

O günden sonra Adem ve Havva dünyada yaşamaya başlamış. Havva elma tarifleriyle ünlü olmuş, elmalı turta, elmalı kurabiye yapmış. Adem ise bahçede çalışırken bir yandan da elmanın ne kadar faydalı olduğuna dair dersler vermiş. Ve ne zaman bir elma ağacı görseler birbirlerine göz kırparak, "Bir daha yasak elma işine girmeyelim," diye gülüşürlermiş.

Read More

Bütün Yollar Kürdistan'dan geçer

         
Tarihin derinliklerine yolculuk ettiğimizde, uygarlıkların yükselip düştüğü, kültürlerin birbirleriyle harmanlandığı ve ticaretin damar gibi yayıldığı bir coğrafyanın önemini daha iyi kavrarız. İşte bu coğrafyanın kalbinde, Kürdistan yer alır. Kürdistan, stratejik konumu sayesinde tarih boyunca birçok önemli ticaret yolunun kesişim noktası olmuş, Doğu ile Batı arasında köprü görevi görmüştür. Çin’den Roma’ya, Hindistan’dan Anadolu’ya kadar uzanan geniş ticaret ağlarının düğüm noktası olarak, bu bölge sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve siyasi açıdan da büyük bir öneme sahip olmuştur. 
İpek Yolu, Kral Yolu ve Baharat Yolu gibi dünya tarihine yön veren ana ticaret yolları Kürdistan topraklarından geçerken, yerel kervan yolları da bu toprakların ticari canlılığını pekiştirmiştir. Dicle ve Fırat nehirleriyle sağlanan su yolu taşımacılığı, kervan yollarıyla birleşerek Kürdistan’ı tarihin en dinamik ticaret merkezlerinden biri haline getirmiştir. Bu yollar sayesinde sadece ticaret malları değil, fikirler, inançlar ve kültürler de taşınmış, Kürdistan, medeniyetlerin buluşma noktası olmuştur.
Bugün, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu kadim toprakların hikayesini yeniden keşfederken, tüm yolların Kürdistan’dan geçtiğini bir kez daha hatırlıyoruz. Bu ticaret yollarının izleri, bize insanlık tarihinin ne kadar bağlı ve etkileşimde olduğunu göstermektedir. Kürdistan'ın zengin mirası, sadece fiziksel yollarla değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel bağlarla da dünya ile iç içe olmuştur. İşte bu nedenle, Kürdistan’ı anlamak, aslında tüm dünya tarihini ve insanlığın ortak mirasını anlamaktır
          Kürdistan, Mezopotamya, Anadolu, İran ve Kafkasya gibi medeniyetlerin kesişim noktasında yer alması sebebiyle tarih boyunca ticaretin önemli merkezlerinden biri olmuştur. İşte Kürdistan'daki önemli ticaret yolları hakkında bazı bilgiler.

İpek Yolu Çin'den başlayarak Orta Asya üzerinden Batı Asya'ya ve Avrupa'ya uzanan bir ticaret yoludur. Bu yol üzerinde ipek, baharat, değerli taşlar ve diğer lüks mallar taşınırdı. İpek Yolu'nun bazı kolları Kürdistan'dan geçerek bölgenin ticaret ve kültürel etkileşimde önemli rol oynamasını sağlamıştır.

Kral Yolu Pers İmparatorluğu tarafından inşa edilen Kral Yolu, Ege Denizi'ndeki Sardes şehrinden başlayarak, Mezopotamya'daki Susa'ya kadar uzanan bir ticaret yoludur. Bu yol, ticaret mallarının hızlı ve güvenli bir şekilde taşınmasını sağlamıştır. Yolun bir kısmı Kürdistan'dan geçmekteydi ve bu durum bölgeyi ticaretin merkezi haline getirmiştir.


Baharat Yolu, Hindistan ve Güneydoğu Asya'dan Akdeniz'e kadar uzanan, baharat ve diğer lüks malların taşındığı bir ticaret yoludur. Bu yolun bazı kolları Kürdistan'dan geçmekteydi ve bu sayede bölge, Doğu ile Batı arasındaki ticaretin önemli bir noktası haline gelmiştir.

Kervan Yolları birçok yerel kervan yolu mevcuttu. Bu yollar, yerel ve bölgesel ticaretin bel kemiğini oluşturuyordu. Kervanlar, bu yolları kullanarak tarım ürünleri, hayvansal ürünler, el yapımı eşyalar ve diğer malları taşırdı. Bu yolların güvenliği ve bakımı, bölgedeki ticaretin sürekliliği için kritikti.

Dicle ve Fırat Nehirleri, Kürdistan'ın önemli su yollarıdır. Bu nehirler boyunca yapılan taşımacılık, hem ticaretin kolaylaşmasını sağlamış hem de bölgedeki şehirlerin ekonomik olarak gelişmesine katkıda bulunmuştur. Nehir yolları, büyük miktarda malın hızlı ve ekonomik bir şekilde taşınmasını mümkün kılmıştır.

Bağdat Demiryolu yüzyılın sonlarına doğru inşa edilen Bağdat Demiryolu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Almanya ile işbirliği içinde gerçekleştirilmiştir. Bu demiryolu, İstanbul'dan başlayarak Bağdat'a kadar uzanmış ve ticaretin modernleşmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Kürdistan'dan geçen bu demiryolu hattı, bölgenin ekonomik yapısında büyük değişimlere neden olmuştur.

Kürdistan, tarih boyunca önemli ticaret yollarının kesişim noktasında yer alarak ticaretin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bu yollar sayesinde bölge, hem ekonomik hem de kültürel olarak zenginleşmiştir. Ticaret yollarının sağladığı bu avantajlar, Kürdistan'ın tarihsel süreçte stratejik ve ticari bir merkez olmasına neden olmuştur.
Read More

MEDİA İMPARATORLUĞU

MED İMPARATORLUĞU - TARİHÇE 

MÖ 650-678 yılları civarında, Kral Diyakes önderliğinde kuzeybatı İran'ın dağlık bölgesini ve Hemedan (Ekbatan) bölgesinde bulunan Mezopotamya'nın kuzeydoğu ve doğu bölgesini ele geçirmişlerdir. İran'da ortaya çıkışlarının MÖ 800-? yılları arasında gerçekleştiğine inanılmaktadır. Medlerin Bölgeye tam olarak hakim olması, Kral Siyaksares döneminde olmuştur, Siyaksares çeşitli Med aşiretleri ile ittifak yapmış, Karmaşık savaşan orduyu, düzene sokmuş ve bir fetih hareketine başlamıştır, Siyaksares Medlerin ve Babası Diyakes'in en büyük arzusu olan Asur'u yıkmayı istiyordu. Çünkü Asur devleti Med halkına eziyet etmişti, MÖ 612 yılında Medler Ninova'yı kuşatmış ve Asur İmparatorluğu'nu yıkmıştır. Bin yıllık Asur hegemonyası biterek Mezopotamya'da bir devir kapanmıştı.

Kral Siyaksares, fetihlere devam ederek Mezopotamya, Anadolu, Kafkasya ve İran coğrafyasına egemen olmuştu, Tarihçi Herodot'un aktardıklarına göre Medler, eski dönemlerde diğer halklar tarafından Aryanlar olarak adlandırılmıştır.

Medler yine kendileriyle aynı dönemde var olmuş,Lidyalılar ve Babillerle rekabet edip savaşmışlardır. Lidya'yı fethetmek için yola çıkan Siyaksares komutasındaki Med ve II.Alyattes komutasında Lidya ordusu Kızılırmak dolaylarında karşı karşıya geldi savaş büyük bir şiddetle devam ederken tarih 28 Mayıs M.Ö 585'i gösteriyordu, Yunan filozof Thales'in de önceden öngördüğü gibi savaş meydanında Güneş tutuldu (Thales Tutulması). Medler için Güneş kutsal olduğundan bunu tanrıların bir cezalandırması olarak yorumlayıp savaşı bitirdiler ve barış antlaşması yaptılar

Medler, İskit akınları ile karşı karşıya kalmıştır. İskitler tüm Asya'yı istila etmiş, Medler için büyük tehlike arz etmişlerdir. Ancak bir gece Med Kralı Siyaksares, İskitleri yemeğe davet etmiş ve onları sarhoş edip kılıçtan geçirmiştir. Bu olaydan sonra Medler, Siyaksares önderliğinde tekrar Asya'ya hükmedip, Antik Çağın en büyük imparatorluğu haline geldi

Herodot tarafından bildirilen Medler ile ilgili hes, MÖ 7. yüzyılın başında bir imparatorluk oluşturacak güçlü bir halk imajını bırakmıştır. Hakim oldukları topraklarda hükümdarlıkları MÖ 550 yılına kadar sürmüştür. Son Med kralı Astyages,Kızının oğlu olan Ahameniş Kralı II. Kiros'a karşı yenik düşmesinden sonra,siyasal otorite ilk defa Güneybatı İran’da yoğunlaşan Ahameniş aristokrasisinin,eline geçer ve kısa bir süre sonra MÖ 550’li yıllarda güçlü ve merkezi Ahameniş imparatorluğunun kuruluşuyla Medler yıkılır.Med İmparatorluğu önemli bir eyalet haline gelmiştir ve art arda egemen olan imparatorluklar tarafından Satraplık şeklinde yönetilmiştir. Sonraki süreçte bölgeyi ele geçiren Büyük İskender, yerel bir liderin kızıyla evlenmiş ve bölgeyi Atropat adındaki Kayınpederinin yönetimine bırakmıştır, Medya bölgesine kendi ismini veren Atropat,Seleukos İmparatorluğu döneminde isyan başlatmış ve Medya Atropatena'yı bağımsız bir krallık yapmıştır

Bir kaç yüzyıl bölgeyi yöneten krallık, I. Erdeşîr döneminde Sasanilerin kontrolüne geçmiştir.I. Erdeşîr' in hayatını anlatan kar-name'de bu olaydan şöyle bahsedilmektedir; 'Daha sonra Zavul'un birçok askerini ve kahramanını toplayan, Erdeşir Kürt Med Kralı Mâdîg'e karşı savaşmaya başladı Tebari'ye göre, Madig Atropatena ile Doğu Kürdistan'a hakimdi ilk çarpışma oldukça kanlı geçmişti Firdevsi' nin Şehnamesinde bu savaş şöyle anlatılır; Ölümsüz bir ordu götürdü Çekti kılıcını Kürtlere karşı,Biraz zora gelince Erdeşir; Anladı ki ölümsüz olan Kürtler, o değil İşi zorlaştı savaş meydanında, Ülkedeki bütün Kürtler bir oldu Ama Pers orusu da otuz kat fazla Gün gece oluncaya kadar,savaştılar ama, yenildi Pers ordusu, Kürt ordusuna İlk karşılaşmada yenilen Erdeşir, gece ne su ne de yiyecek içeren bir çölden geçti, bu yüzden bütün birlikleri ve atlarıyla birlikte açlık ve susuzluk içinde kaldı,Erdeşir geceyi bir köyde geçirdi ve tüm süvarilerini toplaması başkente bir kişi gönderdi.

Kral Madig ordusu ile şöyle övündü: "Artık, yenilgisinden dolayı Pars'a döndüğü için, Erdeşir'den korkulmamalıdır.Bu arada dört bin kişilik bir ordu hazırlayan Erdeşir, onlara (yani Kürtlere) koştu ve onları bir gece saldırısıyla gafil avladı,Bin Kürt öldürdü diğerlerini yaraladı ve esir aldı; ve (hapsedilen) Kürtleri oğulları, kardeşleri, çocukları, bol serveti ve mallarıyla birlikte Pars'a gönderdi,böylece Atropatena'ya hakim oldu.
Med Dili Düzenle Med dilinin kökeni ve özellikleri birçok yönden ihtilaflıdır. Bu dilde bulunan metinlerin azlığı ve var olanların ise çok az ve sadece birkaç kelime, toponimilerin var olması dilbilgisini keşfetmek adına oldukça zordur. Ancak bununla birlikte, İran dillerinden eski Kürtçe'yi kullanan, Kürtlerin atalarına çok yakın bir dil kullandıkları muhtemeldir.

Nitekim Med dili eski bir İran dilidir ve Azari, Gilaki, Mazenderanca, Zaza-Gorani dilleri, Kürtçe ve Baluchi gibi diğer birçok dili içeren Kuzeybatı İran dil ailesine ait olarak sınıflandırılmaktadır. Grameri hakkında fazla bir bilgi mevcut değildir fakat Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta ile önemli fonolojik izoglozları paylaşmaktadır.

15. yüzyıldan kalma Ermeni harfleriyle yazılmış bir elyazmasında bulunan Kürtçe dua metni için "Med dili" ile yazıldığı ifadesi vardır. Elyazmasının daha eskiye dayanan orijinalinden kopya edildiği sanılmaktadır.

Metinde yer alan dua şu şekildedir; 'pākiž xudē, pākiž zahm, pākiž vēmarg,kōy hātī xāčē iž kir ma, ṟaẖmat ē ma' Metnin Günümüz Kürtçesi hali ise şu şekildedir; 'Pakej Xode,Pakej Zexm Pakej bêmırın,ki hātī xāčē Jı bo me,Rahmet le me' (Türkçe;Ulu Tanrı, ulu güçlü, ulu ölümsüz,haça gerildin bizim için, rahmet et bize.)
Read More