Kürtler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kürtler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Baptiste Henri Poujoulat : Kürtlerin Direnişi

 

Fransız Seyyah Baptiste Henri Poujoulat

Baptiste Henri Poujoulat, 19. yüzyılda Anadolu ve Kürdistanı gezmiş ve bu bölgelerde yaşayan halklar hakkında çeşitli bilgiler vermiştir. Malatya ve çevresindeki Kürt toplulukları, onun gözlemleri arasında yer alır. Poujoulat, Malatya’nın Akçadağ bölgesinde Kürtlerle Türkler arasında yaşanan bir çatışmaya tanık olur. Seyyah, Kürt savaşçılarının direniş gücünü ve onurlu duruşlarını överek, onları antik çağdaki Yunan ve Roma savaşçılarının cesaretiyle kıyaslar. Özellikle Kürtlerin Osmanlı merkezi otoritesine karşı zaman zaman başkaldırarak, kendi aşiret yapıları ve özerkliklerini koruma yönündeki çabalarını vurgular. Ayrıca, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın, Osmanlı’yı zayıflatmak için Kürt isyanlarına destek sağladığına dair söylentilerden bahseder.

Poujoulat’ın gözlemleri, Kürtlerin Osmanlı’ya karşı yerel otoritelerini koruma mücadelesini ve bu mücadelenin dış etkilerle nasıl karmaşık bir hal aldığını anlamamıza yardımcı olur. Bu gözlemler, aynı zamanda Kürt toplumunun, Osmanlı’nın merkeziyetçi politikalarına karşı direnme motivasyonlarını da yansıtır.

Tarihi Bağlam: Osmanlı İmparatorluğu’nda Kürt İsyanlar

18.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, iç ve dış sorunlarla mücadele eden bir devletti. İmparatorluğun dört bir yanındaki farklı etnik ve dini gruplar, Osmanlı’nın merkeziyetçi politikalarından ve Tanzimat reformlarından etkilenmişti. Kürt aşiretleri, yerel otoritelerini ve özerkliklerini korumak amacıyla zaman zaman Osmanlı’ya karşı ayaklanmalara öncülük ediyordu. Bu ayaklanmalar, merkezi otoritenin zayıf olduğu yerlerde daha çok görülüyordu.

Bu bağlamda, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Osmanlı’ya karşı kendi bağımsızlık mücadelesi ve merkezi yönetimle girdiği çatışmalar, bölgedeki etnik gruplar için bir fırsat doğurdu. Mehmet Ali Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Kürt ayaklanmalarını kışkırtarak veya destek vererek kendi konumunu güçlendirmeye çalıştı. Poujoulat’ın eserindeki bu bölüm de, Kürt isyanlarının arka planında Mehmet Ali Paşa’nın sağladığı desteğin etkisini ele alıyor.

Poujoulat’ın Gözlemleri: Kürtlerin Direnişi ve Onurlu Savaşçılar

Metinde, Poujoulat, Kürt savaşçıların cesur bir örneğini anlatıyor. Osmanlı ordusu tarafından yakalanan bir Kürt, esir düşmüş olsa bile onurundan vazgeçmiyor ve düşmanlarına teslim olmanın getirdiği utanç duygusuyla hayatına son veriyor. Poujoulat, bu davranışı "tarihte örneği görülmemiş bir vatanseverlik" olarak yorumluyor ve Kürt savaşçının, antik Yunan veya Roma askerlerinden daha üstün bir cesaret sergilediğini belirtiyor. Bu yorum, Kürtlerin yerel kimliklerini ve onurlarını koruma konusundaki kararlılığını vurgulayan bir övgü olarak değerlendirilebilir.

Bu anekdot, aynı zamanda Kürt savaşçılarının bireysel kahramanlıklarına dikkat çekiyor. Poujoulat, bu olaydan etkilenerek Kürtlerin onurlu ve direnişçi bir halk olarak tanımlanabileceğine dair bir gözlemde bulunuyor.

Mehmet Ali Paşa’nın Kürt Ayaklanmalarına Desteği

Poujoulat, Osmanlı ordu kampında duyduğu söylentilere dayanarak, Kürt ayaklanmalarının Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından teşvik edildiğini ifade ediyor. Mısır Valisi’nin Osmanlı karşıtı politikaları doğrultusunda Kürtlere silah ve mühimmat sağladığı, bu destek olmasa isyanın bu kadar uzun sürmeyeceği şeklinde bir yorumda bulunuluyor. Osmanlı ordusundaki askerlerin ve komutanların arasında yayılan bu söylentiler, Poujoulat’ın da belirttiği gibi, isyanın süresini ve direnişin gücünü artıran etkenlerden biri olarak değerlendiriliyor.

Bu bilgi, Osmanlı İmparatorluğu’nun iç sorunlarının dış müdahalelerle daha da karmaşık bir hale geldiğini gösteriyor. Mehmet Ali Paşa’nın desteği, Osmanlı’nın iç huzurunu bozmak için stratejik bir hamle olarak yorumlanabilir ve Kürt isyanlarının daha güçlü bir şekilde Osmanlı’ya karşı koymasına olanak tanımıştır.

Kürt Ayaklanmasının Bastırılması ve Sonuçları

Metinde, Kürtlerin yenilgiye uğradığı ve Osmanlı'nın, Kürt isyanını bastırmasının ardından bölgeye sürekli yeni asker sevk ettiği belirtiliyor. Bu durum, Osmanlı’nın ayaklanma sonrası bölgeye olan ilgisinin arttığını ve Kürtlerin merkezi yönetime tabi olmalarını sağlamak amacıyla askerî varlığını güçlendirdiğini gösteriyor. Osmanlı Devleti, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden yeni askerler getirerek, Asya topraklarındaki güvenliği sağlama ve isyanların tekrarını engelleme amacındaydı.

Poujoulat’ın Perspektifinden Kürt Ayaklanmalarına Bakış

Poujoulat, Kürtlerin direnişini ve cesaretini överken, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kürtlerle olan ilişkilerini eleştirir bir tutum sergiler. Poujoulat’ın eserinde geçen bu gözlemler, dönemin Avrupa bakış açısını ve Osmanlı topraklarındaki çeşitli etnik gruplara duyulan ilgiyi yansıtır. Kürtlerin, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı kendi kimliklerini koruma çabaları Poujoulat için takdir edilecek bir özellik olarak değerlendirilir.

Read More

Asimilasyona Karşı Kürtler Ne Yapmalı?

 

Kürtler Ne Yapmalı?
Asimilasyon, özellikle etnik kimliklerin bastırılması ve bir kültürün diğerine uyum sağlaması amacıyla yürütülen bilinçli politikalar çerçevesinde, dünyadaki pek çok toplumun karşılaştığı karmaşık bir sorundur. Kürtler, tarih boyunca kültürel kimliklerini, dil ve geleneklerini korumak adına asimilasyon politikalarına karşı koyma mücadelesi vermiştir. Bu yazıda, Kürt toplumunun asimilasyon süreçlerine karşı direnç göstermesi ve kültürel varlığını sürdürmesi için hangi adımların atılabileceğine dair önerilerde bulunacağız.

1. Dilin Korunması ve Yaygınlaştırılması

Dil, bir toplumun kimliğini oluşturan en temel öğedir. Kürtlerin kendi dillerini öğrenmeleri, kullanmaları ve bu dili sonraki kuşaklara aktarmaları, kültürel varlıklarının sürdürülebilirliği açısından büyük bir önem taşır. Bunun için yapılabilecek bazı adımlar şunlardır:

  • Kürtçe Eğitimin Desteklenmesi: Kürtçe eğitim veren kurslar, online dersler ve dil okulları aracılığıyla anadilin yeni nesillere öğretilmesi önemlidir.
  • Aile İçi Dil Kullanımı: Özellikle aile içinde Kürtçe konuşulması, çocukların dili küçük yaşta öğrenmelerini sağlar ve günlük hayatta kullanmalarını teşvik eder.
  • Dijital İçerik Üretimi: Kürtçe medya kanalları, sosyal medya içerikleri, bloglar ve videolar gibi dijital içeriklerle Kürtçenin daha geniş kitlelere ulaşması sağlanabilir.

2. Kültürel Mirasın Korunması

Kürt halkının kültürel zenginliği; müzik, dans, edebiyat, giyim, halk oyunları ve geleneksel yemekler gibi pek çok farklı alanda kendini gösterir. Bu kültürel unsurların yaşatılması, asimilasyona karşı önemli bir direnç noktasıdır.

  • Kültürel Etkinliklerin Düzenlenmesi: Festivaller, sergiler ve etkinlikler aracılığıyla Kürt kültürünün tanıtılması ve halk arasında yayılması sağlanabilir.
  • Sanat ve Edebiyatı Desteklemek: Kürt yazarlar, şairler ve sanatçılar, kültürel mirası eserlerinde işleyerek gelecek kuşaklara aktarabilirler. Bu konuda hem bireysel hem de kurumsal destekler sunulmalıdır.
  • Müzik ve Halk Danslarının Öğretilmesi: Kürt müziği ve halk danslarının çocuklara öğretilmesi, toplumun kültürel değerlerini yeni nesillere aktarmak için etkili bir yöntemdir.

3. Politik ve Hukuksal Haklar İçin Mücadele

Asimilasyon politikalarına karşı etkili bir duruş sergilemek, aynı zamanda politik bir süreci de gerektirir. Kürtlerin dil, eğitim ve kültürel haklarını elde etmek adına sivil toplum kuruluşları ve politik temsilciler yoluyla çalışmalar yürütülmelidir.

  • Hukuki Hakların Korunması ve Genişletilmesi: Kürtçenin resmi kurumlarda kullanılması, anadil eğitiminin desteklenmesi ve kültürel özgürlüğün yasal zeminde güvence altına alınması için hukuki mücadelelerin devam ettirilmesi gerekir.
  • Sivil Toplum Kuruluşlarıyla İş Birliği: Kürt kültürünün korunması ve hakların savunulması adına, STK'lar ve hak savunucuları ile iş birliği yapmak önemlidir.
  • Uluslararası Destek: Kürt kültürel haklarının korunması için uluslararası kuruluşlardan destek almak, konuya küresel bir farkındalık kazandırabilir.

4. Dijital ve Sosyal Medya Kullanımı

Dijital platformlar, Kürtlerin hem kültürel varlıklarını sergileyebileceği hem de kimliklerine yönelik farkındalık oluşturabileceği bir alan sunar. Sosyal medya, geniş kitlelere ulaşmak ve kültürel bilinci yaymak için güçlü bir araçtır.

  • Kürtçe İçerik Üretimi: Kürtlerin dijital platformlarda Kürtçe içerikler üretmesi, bu dilin görünürlüğünü artırır. YouTube kanalları, bloglar, podcast'ler ve sosyal medya sayfaları aracılığıyla Kürt kültürü tanıtılabilir.
  • Farkındalık Kampanyaları: Sosyal medya üzerinden asimilasyon politikalarına dikkat çeken kampanyalar düzenlenebilir. Bu tür kampanyalar, ulusal ve uluslararası düzeyde dikkat çekebilir.
  • Kültürel Tanıtım Sayfaları: Kürt tarihi, edebiyatı, müziği ve sanatı hakkında bilgilendirici sayfalar ve gruplar oluşturarak kültürel bilinci yaygınlaştırmak mümkündür.

5. Eğitim ve Araştırmaya Yatırım

Kürtlerin asimilasyon politikalarına karşı koyabilmesi için eğitimli bireylere ve toplumsal farkındalığa ihtiyaç vardır. Eğitim, toplumsal bilinci artırarak kültürel ve dilsel haklar konusundaki mücadeleyi güçlendirir.

  • Eğitim Kurumları Kurmak ve Desteklemek: Kürt dili, kültürü ve tarihi üzerine eğitim veren kurumlar oluşturulmalı ya da mevcut olanlara destek sağlanmalıdır.
  • Akademik Araştırmaları Desteklemek: Kürt dili, edebiyatı, tarihi ve kültürü üzerine akademik araştırmalar yapılması, bu kültürel varlığın dünya çapında tanınmasına katkı sağlar.
  • Yaygın Eğitim Faaliyetleri: Halk arasında Kürt kültürüne dair bilgi ve farkındalığın artması için yaygın eğitim faaliyetleri (seminerler, çalıştaylar vb.) düzenlenebilir.

6. Ekonomik Dayanışma ve Girişimcilik

Ekonomik bağımsızlık ve güçlenme, kültürel bağımsızlık için de önemlidir. Kürtlerin ekonomik alanda dayanışma göstererek güçlenmesi, toplumsal dayanışmayı artırır ve kültürel değerlerin sürdürülebilirliğini sağlar.

  • Kürt Girişimcilere Destek: Kürt kültürüne uygun projeler üreten ve topluma fayda sağlayan girişimcilere destek verilmelidir.
  • Kooperatifler ve Dernekler Kurmak: Yerel dayanışma ve kalkınma adına kooperatifler ve dernekler aracılığıyla ekonomik destek sağlanabilir.
  • Kültürel Ürünlerin Satışı ve Tanıtımı: Geleneksel Kürt kıyafetleri, el sanatları, müzik aletleri gibi kültürel ürünlerin tanıtımı ve satışı yapılabilir. Bu hem kültürün yayılması hem de ekonomik destek sağlanması açısından faydalıdır.

Asimilasyon politikalarına karşı koymak uzun vadeli, çok yönlü bir çaba gerektirir. Kürtlerin dilini, kültürünü, müziğini ve geleneklerini koruyabilmesi için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde direnç göstermesi büyük önem taşır. Kürt kültürünü yaşatmak ve yeni nesillere aktarmak adına yapılacak her adım, asimilasyon süreçlerine karşı güçlü bir kalkan görevi görür. Unutulmamalıdır ki, kültürel kimliği korumak bir toplumun varoluş mücadelesidir; bu nedenle, Kürtler bu mücadelede hem kendi iç dayanışmalarını artırmalı hem de ulusal ve uluslararası destekleri yanına alarak direnç göstermelidir.

Read More

Kürtlerin Tarihsel Kökenleri ve Antik Halklarla İlişkisi


Kürtlerin kökeni ve tarihi, Orta Doğu'nun karmaşık ve zengin tarihî dokusunun önemli bir parçasını oluşturur. Kürtlerin, antik Cardukia, Kardu, Gutti, Huri ve Med halklarının torunları olduğuna dair çeşitli teoriler öne sürülmüştür. Bu teorilerin dayanak noktalarını tarihsel belgeler ve arkeolojik bulgular üzerinden inceleyebiliriz.

Cardukia ve Kardu

Cardukia (veya Karduene) bölgesi, bugünkü Güneydoğu Anadolu, Kuzey Irak ve Kuzeybatı İran’ı kapsayan bir coğrafi alanı ifade eder. Xenophon’un Anabasis adlı eserinde, M.Ö. 4. yüzyılda Karduk halkından bahsedilmektedir. Xenophon, on bin Yunan askeriyle Pers İmparatorluğu'ndan geri çekilirken, Kardukların yaşadığı bu bölgede zor bir geçiş yaptıklarını anlatır . hatırı sayılır bazı önemli tarihçiler, Kürtlerin kökeninin  Karduklara dayandığını öne sürerler.

Guttiler 

Guttiler, M.Ö. 3. binyılda Zagros Dağları civarında yaşamış bir halktır. Sümer yazıtlarında adı geçen Guttiler, Sümer ve Akad topraklarına saldırılar düzenlemişler ve bir süre Sümerler üzerinde hakimiyet kurmuşlardır . Guttilerin kökeni konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Kürtlerin bu halkın torunları olabileceği ileri sürülmüştür.

Huriler

Huriler, M.Ö. 3. ve 2. binyıllarda Anadolu, Kuzey Mezopotamya ve Suriye'nin bazı bölgelerinde yaşamış bir halktır. Huriler, Urartu Krallığı ve Mitanni Krallığı gibi önemli devletler kurmuşlardır. Hurilerin dili ve kültürü, Kürtlerin atalarından biri olabileceğini düşündürmektedir .

Medler

Medler, M.Ö. 7. yüzyılda bugünkü İran’ın batısında güçlü bir imparatorluk kurmuş olan bir İran halkıdır. Medler, Pers İmparatorluğu'nun temellerini atan halklardan biri olarak kabul edilir. Herodot'un eserlerinde Medlerin, Persler ve diğer İranî halklarla akraba olduğu belirtilir . Kürtlerin, Medlerin torunları olabileceği fikri, dilsel ve kültürel benzerliklerden kaynaklanmaktadır.

Akademik Çalışmalar ve Kanıtlar

Bu iddiaları destekleyen veya çürüten akademik çalışmalar ve tarihsel belgeler bulunmaktadır. Kürtlerin, bu antik halkların devamı olup olmadığı konusunda kesin bir sonuca varmak zor olsa da, bazı kanıtlar mevcuttur:

  1. Dil Bilimi: Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin İranî dilleri grubuna aittir. Medce ile Kürtçe arasındaki dilsel benzerlikler, Kürtlerin Medlerin torunları olabileceğini düşündürmektedir .
  2. Arkeolojik Bulgular: Kürtlerin yaşadığı bölgelerde bulunan arkeolojik kalıntılar, Huriler ve Medler gibi antik halklarla kültürel bağlantılar göstermektedir .
  3. Tarihsel Belgeler: Eski Yunan, Sümer ve Asur kaynakları, Kürtlerin yaşadığı coğrafyada antik halkların varlığını belgelemektedir. Bu belgeler, Kürtlerin tarihsel kökenlerinin izini sürmek için önemli ipuçları sunar .

Kürtlerin, antik Cardukia, Kardu, Gutti, Huri ve Med halklarının devamı olup olmadığı konusunda kesin bir yargıya varmak zor olsa da, tarihsel, dilsel ve arkeolojik kanıtlar bu bağlantıyı destekler niteliktedir. Kürtlerin kökenine dair daha derinlemesine araştırmalar, bu konuda daha net sonuçlara ulaşmamızı sağlayabilir.


Kaynakça

  1. Xenophon, Anabasis. (M.Ö. 4. yüzyıl)
  2. Xenophon hakkında modern araştırmalar
  3. Sümer ve Akad yazıtları
  4. Guttiler üzerine akademik çalışmalar
  5. Huriler ve Urartu Krallığı arkeolojik bulguları
  6. Huriler üzerine yapılan dilsel çalışmalar
  7. Herodot, Tarih. (M.Ö. 5. yüzyıl)
  8. Medler üzerine yapılan arkeolojik ve tarihsel araştırmalar
  9. Hint-Avrupa dilleri ve Kürtçe üzerine dilbilim çalışmaları
  10. Kürt bölgelerindeki arkeolojik bulgular
  11. Eski Yunan ve Sümer kaynakları
  12. Asur ve Babil belgeleri

Bu kaynaklar, Kürtlerin tarihsel kökenine dair daha fazla bilgi ve belge sunmaktadır. Kürtlerin kökeni ve tarihine dair daha derinlemesine çalışmalar, bu antik halklarla bağlantılarını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Read More

Êzîdîler

Ézidîler, toplam nüfûsları sadece 700 bin kadar olan küçük bir Kürt topluluğu. Kürt’türler ve Ézidîlik dînine mensuplar. Ézidîlik (Yezdîlik), İslam’dan önce ve ama Zerdüştîlik’ten sonra ortaya çıkmış bir dîn. İsmini Kürtçe, Farsça ve benzer İranî dillerde “Tanrı” anlamına gelen “Yezdan” (Ézdan) isminden alıyor. Allâh-û Teâlâ için “Xwedâ” (Hüdâ) isminin yanısıra “Yezdan” ismi de halen dahi Müslüman Kürdistan ve İran coğrafyalarında kullanılır. Yezdî (Ézidî), yani “Allâh’a (Yezdan) bağlı olan” demektir. (NOT: Bugün halen Türkiye, Kürdistan, İran, Irak, Azerbaycan, Pakistan, Afganistan gibi ülkelerde kullanılan ve “Tanrı” anlamına gelen “Hüdâ / Xwedâ” ismi, öz Kürtçe bir kelimedir ve “Kendi kendini var eden, kendinden var olan” anlamına gelmektedir. Yani “başka bir güç tarafından yaratılmamış, varlığı kendinden olan”.) Ézidîlik (Yezdîlik) isminin ve bu dînî topluluğun, yanlış bir şekilde Türkiye’de ve özellikle de İran’da pekçok insan tarafından zannedildiği gibi, Kerbelâ katliâmını gerçekleştiren Yezid bin Muaviye ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. Tamamen isim benzerliğidir. Dediğimiz gibi, ismini Muaviye’nin oğlu Yezid’den değil, “Tanrı” (Allâh, Hüdâ) anlamına gelen “Yezdan” isminden alır. Zaten İslam’dan çok önce doğmuş bir dîndir. Bu dîn ve dînî topluluk için – özellikle Türkiye’de Müslüman Kürt ve Türk halkları tarafından – yanlış bilinen ve asılsız olan “şeytana tapanlar” ithamının da aslı astarı yoktur. Ézidîler Şeytan’a tapmazlar, iftiradır; tıpkı Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudîler ve Zerdüştîler gibi Allâh’a taparlar. Fakat onlardan (bizden) farkları şudur: Cennet’te Şeytan’ın lânetlenmesi ve kovulması hadisesine inanmazlar ve bunun, insanlar tarafından Şeytan’a atılmış bir iftira olduğuna inanırlar. Şeytan’ın (Ézidîler “Melek Tawus” derler) günâhsız bir melek olduğuna inanırlar. Meleklerin en başta gelen özelliği “günâh işlememek” olduğuna göre ve Allâh-û Teâlâ melekleri bu özellikte yarattığına göre, kendisi de bir melek olan İblis nasıl olur da günâh işleyebilir? Ézidîler’e göre kötülük, insanın kendi içindedir. İnsan, kendi yaptığı kötülüğün sorumluluğundan kurtulmak için, kendi iradesiyle işlediği suçların günâhını Şeytan’ın üzerine yıkmaktadır. Halbuki o günâhları insanlara Şeytan işlettirmiyor, insanlar o günâhları kendi iradeleriyle işliyorlar. “Tek tanrılı” bir dîndir ancak diğer “tek tanrılı” dînler olan İslam, Hristiyanlık, Musevîlik ve Zerdüştîlik’ten farkı, “peygambersiz bir dîn” oluşudur. Ézidîler’in peygamberi yoktur ancak “peygamber derecesinde gördükleri” şeyhleri vardır. Ayrıca kutsal kitapları da vardır ve ismi “Mushafa Reş” (Kürtçe’de “Siyâh Mushaf” demek)’tir. Ézidîlik’in bir özelliği de, dünyada sadece Kürtler arasında var olan bir dîn olmasıdır. Kürtler dışında bu dîne mensup hiç kimse yoktur yeryüzünde. Zaten 50 milyonluk Kürt milletinin içinde bile toplam nüfûsları 1 milyon bile değildir; topu topu 700 bin kişilik çok küçük bir dînî azınlıktır. Diğer bir önemli özellikleri, dışarıdan kimseyi dînlerine kabul etmemeleridir. İnsan istese de Ézidî olamaz. Ézidî olmak için Ézidî anne – babadan doğmak gerekir. Dîne girmek mümkün değildir ancak dînden çıkmak çok kolaydır. Örneğin; en büyük günâh “insan öldürmek”tir ve – her ne amaçla olursa olsun – cinayet işleyen kişi dînden çıkmış sayılır. Bu hassasiyet, sadece insanlara karşı değil, diğer canlılara (hayvanlar ve bitkiler) karşı da aynı şekildedir. Gıda (yemek) haricinde, yani hayatın devamı amacı dışında hayvanları öldürmek, bitkilere (ağaçlara ve çiçeklere) zarar vermek haramdır. 6 milyar nüfûslu yerküresinin belki de en “çevreci” ve “doğa dostu” topluluğudur, Ézidîler. Doğaya, ekolojiye, yabanî hayvanlara, bitki örtüsüne ve su kaynaklarına hiçbir şekilde zarar vermezler. Hatta zarar verenleri kendi aralarından dışlar, dînden aforoz ederler. Tarihleri boyunca hiç kimseye bir zararları olmamış, başka toplumlara ve insanlara en ufak bir kötülükleri dokunmamış, hatta bırakın diğer insanları, yabanî hayvanlara ve bitkilere bile zarar vermekten kaçınan, kendi içlerinde kapalı bir toplum olarak yaşayan ve bütün Müslüman, Hristiyan komşularının ve onlarla insanî münasebetleri olan herkesin de rahatlıkla şahîdlik ettiği üzere oldukça sıcak ve insanperver olan bu küçük dînî azınlık, bugün ne yazık ki IŞİD (DAİŞ) denilen, dünyanın ve tarihin en barbar çetesinin, hiçbir acıma duygusu olmayan katiller sürüsünün korkunç tehdidi altında. Kürdistan’a saldıran IŞİD barbarları, Şengal (Sincar) bölgesinde binlerce Ézidî’yi – sırf dînleri farklı diye – vahşî bir şekilde katletti, gelen haberlere ve bilgilere göre kadınlarını “cariye” yapıp köle pazarlarında sattı. Onlardan geriye kalan binlerce çocuk ve bebek, açlık ve susuzluktan öldü. Yazarken bile parmaklarımın titrediği bu dramı anlatacak kelime yok... İbrahim SEDİYANİ (Yaseminler Gülümsüyordu Ellerimiz Kavuştuğunda


Read More

''Kürtler'' Öjenizm'in uygulanması gereken bir ırk'tır

Yılların siyasi birikim ve deneyimine sahip bir siyasi hareketin süphesiz yanlış yapma olasılğı düşüktür tabi kendini dönemin ve çağın koşullarına göre programlamışsa, seçimler geldi Bulanık hiç olmadığı kadar karışık, seçme ve seçilme söz konusu olduğunda genellikle para ve bağlantılar sonucu belirler.
Legal Kürt siyaseti özgürlük hareketinin öngürdüğü siyasal çizgide ve önderliğin üçüncü bir yol olarak sunduğu demokratik özerklik kavramlarının altını doldurmaya çalışırken bunu olmazsa olmazı olarak kabul ediyor, ama ne yazık ki bunu yaparken teoride okuduğumuz özü bilimsel sosyalizm olan demokratik özerkliğin BDP yöneticileri ve kadroları şahsında uygulanan pratiğini anlamakta zorluk çekiyoruz.

 BDP'nin daha çok seçim süreçlerinde ortaya çıkan pratiğine bakıldığında yıllarca bu partide emek veren, fedakarlık eden, partinin bütün eylem ve etkinliklerine katılan, tutuklanan, ceza alan, türlü işkencelerden geçenlerin hepsi tek tek ekarte ediliyor, daha da fazlası fikir olarak BDP ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan fedoal aşiret temsilcileri, Burjuva kırıntıları, sistemle içiçe geçmiş kişi ve kişilikleri tercih ediyor, bir orta sınıf kurma özentisi almış başını gidiyor, bugün Rojavada uygulanan sistemin bu gidişle BDP'nin yönetim kademesince uygulanması mümkün görünmüyor, kaldıki açlık ve yoksuluğun hüküm sürdüğü Kürdistan coğrafyasında bu kadar iktidar ve kariyer hastalığına yakalanmış kişi ve kişiliklerin ortadoğu için bir kurtuluş umudu olan demokratik özerkliği inşa etmesi hayal bile edilemez.

 İdeal bir düzeni ve iç hukuku olmayan her yıl yüzde yirmi nüfus artışı olmasına rağmen beş yılda bir oyunu yüzde bir bile artıramayan bu partinin Kürt özgürlük hareketi tarafından ona açılan alanda ciddi bir özelleştiri vermesi gerekmektedir.
Read More

KENTLEŞME VE KÜRTLERİN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI

KENTLEŞME VE KÜRTLERİN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI

Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı bir nevi hem yerel hem de genel anlamda kendilerini yönetme, kendi yasalarını, kanunlarını oluşturma, istedikleri takdirde kendi devletlerini kurma hakkıdır.
Kürtlerin Cumhuriyet öncesi  kendi kendilerini ulusal anlamda yönetmek isteği üzerine yaptıkları ilk teşşebüs  1847 Botan beyi (Mîrê Botan Bedîrxan) Bedirhan bey, ikincisi ise 1880 deki Şeyh Ubeydullahi Nehri serhildanlarıdır.
Kürtler yaşadığı çoğrafyada (Kurdistan) on yıllardır  karşı karşıya olduğu sömürge sistemi ve onun asimilasyon politikalarına, siyasi, ekonomik, sistemli devlet baskıları ile yerleşim bölgelerine yapılan barajlar  ve benzeri göçertme politikaları gibi nedenlere dayalı olarak sık sık iç ve dış göçler yaşamaktadır.
KENT VE KENTLEŞME
KENT
Kent, anlaşılabilir tabiri ile  toplu yerleşik alanlarının yaygın kullanılan adıdır,  Kırsal olmayan şeklinde de tabir edilebilir, kentin tanımına geçmeden  kırsal kesim  deyince neyi kastettiğimize biraz açıklık getirmekte yarar var,  Kırsal kesim, genel anlamda kentin karşıt anlamı olarak nüfusun büyük çoğunluğunun tarım ve hayvancılıkla uğraştığı yerleşim yerleridir.
Bir yerleşme biçimi ve kollektiv bir yaşam alanı  olarak Kent, ilk insan topluluklarından günümüze  gelişme süreci içinde yakın çağların ve belli bir toplumsal aşamanın ürünüdür.“Kent, sosyal, politik, ekonomik ve kültürel nitellikleri yönetim biçimi ve nüfusu bakımından kentleşmemiş  bölgelerden ayırt edilebilen, genellikle ''ekonomik kriterlere göre kent, mal ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve tüketimi sürecinde toplumun sürekli olarak değişen ihtiyaçlarını karşılamak için ortaya çıkan bir ekonomik mekanizmadır''.
Kent sosyolojisini,  kentin ortaya çıkışından günümüze evrimini ve toplumsallaşma sürecine katkısını araştıran sosyolog Louis Wirt'  Toplum bilimi ölçütüne göre  kent’ i “Toplumsal bakımdan benzerlik göstermeyen bireylerin oluşturduğu, göreceli olarak geniş, yoğun nüfuslu ve mekanda süreklilik niteliği olan yerleşik alan olarak nitelemektedir.
 Kent kavramını genel anlamda kısaca tanımladıktan sonra kentleşme  üzerine kısa bir tanımlamaya gidebiliriz.
KENTLEŞME
Kentleşme günümüzden 5,000 ( beş bin) yılı aşkın bir süre önce Mezopotamya'da ortaya çıktığı bilinmektedir, Kentin gelişimine ilişkin açıklamalarından da anlaşılacağı gi­bi, kentleşmeye sebebiyet veren nedenler, köy ve kent arasındaki itici ve çekici etkenler, kırsal kesimlerde oluşan nüfus fazlalığını buralardan iten faktörlerin yanısıra bu fazla nüfusu kentlere çeken olgularda olmaktadır.
Dar anlamda Kentleşme, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması anlamını taşımaktadır, Kent nüfusu kırsal kesimden (köy) şehire (kent) göçlerle artar, Gelişmiş olan devletlerde kentleşme bu şekilde nüfus akınları halinde gerçekleşir.




                                                                                                          C. Çagabey


Read More