Felsefeyi Mizah Yoluyla Anlamak
Yaşlı bir Yahudi genç bir kızla evlenir. Birbirlerini çok sevmektedirler. Ancak adam ne denerse denesin, eşini bir türlü orgazma ulaştıramaz. Yahudi kadınların cinsel haz almaya hakları olduğu için(fıkraya bak fıkraya; sanki diğer kadınların yok!)çift Hahama danışmaya karar verir. Haham dinler;sakalını sıvazlar ve şu öneride bulunur: ‘’Şöyle güçlü kuvvetli bir delikanlı bulun. Siz ikiniz sevişirken bu delikanlı bir havlu alıp sağa sola sallasın.
Yazarları : Thomas Cathcart - Daniel Klein
Orijinal Adı : Plato and Platypus Walk into a
Bar...Understanding Philosophy Through Jokes
Çevirmen : Algan Sezditüredi
Yayın Evi : Aylak Kitap
Basım Tartihi : Nisan 2010
Sayfa Sayısı : 190
Harvard’lı iki felsefe profesörü Daniel Klein ve Thomas
Cathcar felsefeyi esprili ve hafif (!) bir şekilde yazmaya karar vermişler.
Metafizik, Mantık, Etik, Epistemoloji, Din Felsefesi, Görelilik, Varoluşçuluk,
Dil Felsefesi, Toplum ve Siyaset Felsefesi ve Metafelsefe anakonu başlıklarıyla
ve tümevarımlı mantık, “post hoc ergo propter hoc” yanılgısı, Zenon paradoksu,
Fenomenoloji, Stoacılık gibi alt başlıklarla, filozofları ve kavramları pek
çoğu tanıdık gelen fıkralar aracılığı ile anlatmışlar.
Konu:Epistemoloji Bilgi Teorisi - Bilimsel Yöntem.
Bir bilim adamı, karısıyla arabalarına atlamış, taşrada
geziye çıkmıştır. Kadın birden, "A, bak," der, "koyunların hepsi
kırkılmış." "Hı-hı," der bilim adamı, "bize bakan tarafları
öyle."
İlk bakışta şöyle düşünebiliriz: Kadın sadece sağduyunun
bakış açısını ifade ederken, bilim adamı ise duyuların sunduğu kanıtların
ötesine geçmeyen daha temkinli, daha bilimsel bir bakış açısına dayanmaktadır.
Bu düşünce yanıltıcıdır. Aslında çoğu bilim insanının daha bilimsel hipotez
sayacağı görüşü ifade eden kadındır. Deneycilerin "deneyimi" sadece
doğrudan duyusal deneyimle sınırlı değildir. Bilim insanları, olasılıkları
hesaplarken ve daha genel çıkarımlarda bulunurken önceki deneyimlerinden
yararlanırlar. Fıkrada bilim adamının karısının söylediğinin özü şudur:
"Koyunların, en azından bize bakan yanlarının kırkıldığını görüyorum.
Çiftçilerin genelde koyunların tek yanlarını kırkmadığını ve burada söz konusu
çiftçi öyle yapmışsa bile bu kadar çok koyunun tepenin yamacındaki çayıra,
hepsinin birden kırkılmış tarafının yola dönecek şekilde yayılma olasılığının
çok düşük olduğunu önceki deneyimlerimden biliyorum. Bu nedenle gönül
rahatlığıyla, 'Bu koyunlar tamamen kırkılmıştır,' diyebilirim."
Bu durumda fıkradaki bilim adamının fazla eğitimli
dallamanın teki olduğunu varsayabiliriz. Aslında genel olarak, geçmiş
deneyimlerinden çıkarım yapamayan kişinin boş kafalı veya daha kaba tabirle tam
bir salak olduğunu kabul ederiz.
Konu: Uygulamalı Etik
Her alan kendi etiğini geliştirmiştir.
Bir aile hekimi bir jinekolog bir cerrah ve bir patolog
yaban ördeği avına çıkar. Aniden bir kuş havalanınca aile hekimi çiftesini doğrultur,
fakat uçanın ördek olup olmadığını kestiremediği için ateş etmekten vazgeçer.
Jinekolog da tüfeğini doğrultur ancak ördeğin dişi mi erkek mi olduğunu
kestiremediği için ateş etmez. Bu arada cerrah hiç düşünmeden tüfeğini
doğrultur, ateş eder, kuşu vurur ve patoloğa döner: " git bak bakalım
ördek miymiş? "
Konu: Post Hoc Ergo Propter Hoc’ Yanılgısı
Bu terimi hiç bozuntuya vermeden, ciddi bir yüzle kullanın,
özellikle partilerde hava atmak için epey işinize yarayacaktır.İşin komik
tarafı kendi dilinize çevirdiğinizde hava atmaktan çok tam tersi bir etki
yaratmakta: ‘’Bundan Sonra Öyleyse Bundan Dolayı’’ Gel de anla. Bu cümle, bir
şey diğerini izlediğine göre, o şeyin diğeri yüzünden olduğunu varsayma
hatasını anlatır. Gayet açık nedenler yüzünden bu yanlış mantık ‘’Eroin
bağımlılarının çoğu işe esrar çekerek başlamıştır’’ gibi sosyo-politik savlarda
sıklıkla kullanılmaktadır. Söylenen doğrudur ama öte yandan, bahsedilen
çoğunluktan çok daha fazlası işe sütle başlamıştır. Bazı kültürlerde post hoc,
hayatı daha eğlenceli kılar: ‘’Güneş horoz öttüğünde doğar; öyleyse güneşi
doğuran horozun ötüşüdür’’ Teşekkürler horoz! Post hoc fıkraları insani
kuruntularla oranlı artmıştır:
Yaşlı bir Yahudi genç bir kızla evlenir. Birbirlerini çok
sevmektedirler. Ancak adam ne denerse denesin, eşini bir türlü orgazma
ulaştıramaz. Yahudi kadınların cinsel haz almaya hakları olduğu için(fıkraya
bak fıkraya; sanki diğer kadınların yok!)çift Hahama danışmaya karar verir.
Haham dinler;sakalını sıvazlar ve şu öneride bulunur: ‘’Şöyle güçlü kuvvetli
bir delikanlı bulun. Siz ikiniz sevişirken bu delikanlı bir havlu alıp sağa
sola sallasın. Bu, hanımın fantezi kurmasına yardım edecek ve orgazmı
sağlayacaktır.’’ Eve giderler ve Hahamın tavsiyesini uygularlar. Yağız bir
delikanlıya para verirler ve sevişirlerken havluyu sallamasını sağlarlar. Ancak
yöntem işe yaramaz; kadın hala tatmin olamamaktadır. Şaşıran çift bir kez daha
Hahama başvurur. ‘’Peki’’ der Haham ‘’O zaman tersini deneyelim. Delikanlı
hanımla sevişsin, sen üzerlerinden havlu salla’’ Çift bir kez daha Hahamın
tavsiyesine uyar; delikanlı hanımla yatağa girerken yaşlı adam havluyu
sallamaya koyulur. Delikanlı pek cevvaldir ve çok geçmeden kadın bağıra çağıra
orgazma ulaşır. Yaşlı koca gülümser; delikanlıya bakar ve ‘’Akılsız’’ der
‘’Havlu işte böyle sallanır’’
Konu: Özcülük- Aristoteles' in özsel ve ilineksel özellikler
ayrımı.
Akıllı olmak insan için bir özsel özellikse ve Sokrates
insan olduğundan, Sokrates' in akıllı olması onun Sokrates olmasının özüne
aittir. Akıllı olma özelliği olmasaydı Sokrates, Sokrates bile olamazdı. Diğer
yandan Sokrates' in basık burunlu oluşu onun yalnızca ilineksel özelliği olup,
bu burun biçimi Sokrates' in nasıl olduğunun bir parçası olsa da onun ne veya
kim olduğunun özünü teşkil etmez.Başka bir deyişle, Sokrates' den akıllı olma
özelliğini alırsanız o artık Sokrates olmayacaktır, ama ona estetik ameliyatı
yaptırırsanız o sadece güzel burunlu bir Sokrates olacaktır. Anlamayan için şu
daha basit bir örnek olacak.
Filler neden büyük, gri ve kırışıktır?
Çünkü ufak, beyaz ve yuvarlak olsalardı aspirin olurlardı.
Konu : Mantık- Analojiye Dayanan Tümevarımlı Mantık.
Analojiye dayalı kanıtlamaların en büyük sorunu farklı bakış
açılarıyla tümüyle başka benzeşimlere gidilmesidir.
Üç mühendislik öğrencisi insan bedenini nasıl bir Tanrının
tasarlamış olabileceğini tartışmaktadır. Birincisi " Tanrı bir makine
mühendisi olmalı, şu eklemlere bir baksanıza " der. İkincisi " hayır,
bence Tanrı elektrik mühendisi, sinir sisteminde binlerce elektrik bağlantısı
var çünkü" der. Üçüncüsü " Yok bence Tanrı kesinlikle inşaat
mühendisidir. Oyun parkının ortasından kanalizasyon borusu geçirmek başka kimin
aklına gelir ? "
Konu : Toplum ve Siyaset Felsefesi - Doğal Durum
17 ve 18 ci yüzyıl siyaset filozofları doğal durumun alt üst
oluşları içinde yaşayan insanın hissettiği güvensizlik karşısında devlet
oluşturmasının ardında yazan itkileri incelediler. Ancak onlar sadece doğadaki
vahşi hayvanların yarattığı tehlikeleri değil yasasızlık, iki yönlü trafiğin
riskleri, gürültücü komşular, eş kaptırmak ve benzerlerini de incelediler. Tüm
bu sıkıntılardı insanları egemen devletler şeklinde örgütlenmeye yönelten. Bireysel
özgürlüğe konan sınırlar, devletin yararlarına karşılık ödenen bir bedel olarak
kabul ediliyordu.
Bir yaban tavşanı yakalanır ve Ulusal sağlık Enstitüsü
laboratuarlarına götürülür. Aynı kafese konduğu laboratuarda büyümüş bir
tavşanla arkadaşlık kurar. Bir gece kafesin iyi kapatılmadığını gören yaban
tavşanı kaçmaya karar verir. Laboratuar tavşanını da davet eder. Beriki daha
önce hiç laboratuar dışına çıkmadığından önce tereddüt etse de kabullenir ve
birlikte kaçarlar. Yaban tavşanı " seni şimdi üçüncü şahane yere
götüreceğim " der ve bir lahana tarlasına giderler. Tıka basa yedikten
sonra yaban tavşanı " haydi şimdi ikinci en şahane yere gidiyoruz "
der ve bir havuç bahçesine giderler. Yine tıka basa yedikten sonra yaban
tavşanı " sıra geldi en şahane yere gitmeye" der. Ve dişilerle dolu
bir tavşan kolonisine ulaşırlar. Cennet gibidir sabaha kadar sevişirler. Şafak
sökerken laboratuar tavşanı laboratuara dönmesinin şart olduğunu söyler. Buna
şaşıran yaban tavşanı " Neden, sana üç en şahane yeri gösterdim. Niye
laboratuara dönmek istiyorsun?" diye sorar. Laboratuar tavşanı sıkıntıyla
bakar ve " Bir sigara yakmazsam delireceğim çünkü " der.
Şimdi öncelikle bu kitap felsefeyi öğrenmenizi sağlayacak
bir kitap değil. Hatta temel bazı felsefe kuralları hakkında bilginiz yoksa
anlamanız zor bile olabilir. Kitabın amacı sizi felsefeye her zaman çatık kaş
ve ciddi bakışlarla değil de gülümseme ile baktırmak. Bu arada ya Harvard
profesörlerinin cidden fazla işi gücü yok ya da tahminlerin aksine çok geyik tipler
hepsi. Eğlenceli bir kitabın tanıtımını en sevdiğim kısmın alıntısıyla
bitiriyorum. Okurken sıkılmayacaksınız bana güvenin, haa sadece fıkra okumak
için okumayın ama.
Konu: Metafizik
Metafizik kafadan büyük soruya dalar. Varlık nedir? Özgür
irademiz var mıdır? Gerçekliğin doğası nedir? Bir topluiğnenin başında kaç
melek dans edebilir? Bir ampul değiştirmek için kaçını çağırmalıyız?
- Son zamanlarda canımı sıkan bir konu var.
+ Neymiş?
- Tüm bunların anlamı ne?
+ Tüm bunlar derken?
- İşte...Yaşam,ölüm, aşk... Şu aşurenin içine konabilen ne
varsa.
+ Bunların bir anlamı olduğunu da nereden çıkardın?
- Ee olmalı çünkü, yoksa yaşam şey olurdu...
+ Ne olurdu?
- Ben iki tek atayım...
Kitabın sonunda ise kitabın ruhuna uygun açıklamalarla
bezenmiş bir sözlük var. Mesela :
Telos: İçsel erek. Bir meşe palamudunun telosu meşe ağacı
olmaktır. Aynı şekilde, bir felsefe mezununun ereği Harvard’da kadrolu
profesörlüktür. Ancak süpermarket kasiyeri olma ihtimali daha yüksektir.
Yararcılık: Etkiledikleri kişilere daha fazla yarar sağlayan
eylemlerin doğru olduğunu söyleyen ahlak felsefesi. Bu ahlak felsefesinin
yararlılığının sınırlılığı bayramlarda hem annenizi hem de kayınvalidenizi
memnun etmeye kalkıştığınızda belirginleşir.
Bu da arka kapak yazısı.
Dikkat! İçerde Felsefespri var! “Yılın en matrak çoksatarı”
–The Boston Globe “Çok güldüm, çok şey öğrendim, çok sevdim” –Roy Blount Jr.
Felsefe mi? Felsefeyi anlamak için büyük bir dehanın zekâsına ve peygamber
sabrına sahip olmak gerekir. Bu doğru değil! Bu komik, ele avuca sığmaz, çok
yönlü ve zengin içerikli kitap bu efsaneyi yerle bir ediyor. “Platon Bir Gün
Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer…” ile birlikte kendinizi olağanüstü
eğlenceli bir felsefe dersinin içinde bulacaksınız. Felsefi kavramların
esprilerle nasıl aydınlatılabileceğini, mizahın da aslında büyüleyici bir
felsefi içerik barındırdığını göreceksiniz. Ama bir dakika… Bu iki kavrayış
yolu, yani felsefe ile espri aynı şey mi yoksa? Fıkra ve esprilerin kuruluşu ve
etkisiyle felsefi kavramların kuruluşu ve etkisi aynı malzemelere dayanmaz mı?
İkisi de aynı şekilde aklımızı gıdıklamaz mı? Şey, biraz düşünüp sonra
söylesek? Harvard'lı iki felsefe profesöründen “güldürürken düşündüren” bir
Stand-Up…
EmoticonEmoticon