
Azerbaycan üzerinden dün Sovyetler Birliği bugün de Ermeni
düşmanlığını yapan; turancılığı Amerikan politikalarına paravan yapan faşist
hareketin misyonu CIA’nin bölgede etkin olma çabaları ile de örtüşüyordu.
Kafkaslarda ve Türki cumhuriyetlerde, kapitalist Pazar ekonomisini,
emperyalizmin ve kapitalist çürümenin yarattığı çeteci bir düzeni yerleştirmek
için CIA’nin koltuk altında darbe taşeronluğu yapan faşistler için Kafkasya ve
Orta Asya macerası tam bir fiyasko idi… Çünkü Sovyet sisteminin 1950’li
yıllardan itibaren revizyonizme kayması, bürokratik bir sınıf yaratması,
sosyalizm için zaten bir tür yozlaşma idi. Sovyet Cumhuriyetlerinde giderek
parti bürokrasileri içinde gelişen egemen bir anlayış, çeteleşme ile paralel
olarak, kapitalist soygun ekonomisine yönelmişti..Halk demokrasisinin
işlerliğini yitirmesi ile çeteleşme diğer cumhuriyetlerde de olduğu gibi
Azerbaycan’da da yerleşmişti. Aliyev çevresindeki bu oluşumlar petrol, doğal gaz
gibi ülkenin zengin kaynaklarından nemalanıyordu. Rantın büyümesi kapitalist
pazarla bütünleşmeyi gerektiriyordu…
Turan imparatorluğu söylemiyle Amerikan
doktrinine yedeklenen faşist hareketin hızla Amerikancı yönetimleri işbaşına
geçirmek için, bölgede darbe girişimlerinde bulunması sonuç vermemiş,
revizyonist yozlaşmanın ürünü olan çevreler iktidarı yenilere kaptırmamıştı…
Kapitalist çürümenin ve emperyalist soygunun ülkesinde, tetikçilik ve düzen
bekçiliği görevi nedeniyle kendi sisteminden nemalanan faşist hareketin turan
düşü büyük bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Dağılan Sovyetler Birliğinin
bürokratik kalıntıları rantı kimselere kaptırmamak niyetindedir. Büyük efendi
ABD ile pazar ekonomisinin gereği olarak ilişkilenenler emperyalist taşerona
yüz bile vermemişti.
Yıllarca esir Türkleri kurtarmak için komünistlere kurşun
sıkanların emperyalist uşaklığı böylece misyonunu sonlandırmıştı. Faşizmin
siyaseti düşmanlık ve ırkçı-milliyetçilik üzerine kuruludur. Soğuk savaşın
bitişi küresel imparatorluk peşinde koşan efendiyi başka global politik
arayışlara yöneltirken, ilerde ve dışarda işsiz kalan uşakları için yeni
düşmanlıklar, yeni bir siyaset gerekiyordu.
Şovenizm ve düşmanlık siyaseti ile iktidarını sürdüren, kitlelerden onay alan oligarşi, militarist ikliminde yeni düşmanını yaratınca sokaktaki para-militerleri de kahrolsun PKK söylemleriyle Kürt düşmanlığı üzerinden yeni siyasetine başlamıştı.. Antidemokratik rejimin çeteleşme yaratan militarist ikliminde iflah olmaz tetikçiler yeni görevine büyük bir aşkla sarılmıştı…
Dün emperyalist taşeronluğu yapanlar, bu günde ülkeyi siyasetleri gereği bir iç savaşa sürüklemek pahasına militarist borazanlığı yapmaktadırlar. Çeteleşen düzende etlerimizi sıyıranların kanlı rantından kendilerine düşecek bir parça kemik için yine salyalarını akıtmaktadırlar.. Büyük turan rüyası, Amerikan kabusuna dönüşürken, sosyalizmin doktor, hemşire yaptıkları, faşist hareketin tetikçiliğini yaptığı kapitalist pazarda, artık etlerini pazarlıyordu.. İnsanlığı vahşi kapitalizmin soygun çarmıhına geren faşizm ahlaksızdır, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanları seferber ettiğinden, hiçbir koşulda öğrenme yeteneği yoktur. Doğası gereği, soygun düzenlerinin tetikçisi ve taşeronudur.. Rantın ahlaksızlıktan, kandan ya da gözyaşından gelmesinin de önemi yoktur. Faşizmin tarihsel görevi; kapitalist düzenin çürümüşlüğü içinde, soyguncuya, zulüm edene ve emperyalist amaçlara hizmet etmektir.
Sovyet sistemi dağıldıktan sonra; Orta Asya ve Kafkaslar'da Yeni Dünya Düzeni'ne uygun düzenlemelerin yapılması emperyalizm için her geçen gün daha çok önem kazanıyor. Bölge yer altı zenginlikleri, enerji kaynakları ve stratejik bir bölge olması nedeniyle önemlidir. Emperyalizm için bir diğer önemli bölge OrtaDoğu'dur. Özellikle Çin "tehdidi"ni kuşatacak konumda olduğundan Yeni Dünya Düzeni stratejisi gereği ABD, bu bölgelerde küçük devletçikler oluşturmaktadır. '89'lardan itibaren Sovyetler Birliğinde kapitalist restorasyonun hızlanması, sistemde çözülmelerin başlamasıyla birlikte emperyalizm Sovyetler Birliğini bölüp parçalama, buralardaki ülkeleri sosyalizm'den uzaklaştırarak kendi denetimleri altına alma politikasına başvurmuştur. Milliyetçiliği körükleyerek bunu bölgeye yerleşmenin aracı haline getirmiştir. Halkları birbirine bağlayan sosyalist yapı dağılınca, halklar arasında geçmişten kalan ayrılıklar ve düşmanlıkları alevlendirmek için başta ABD olamak üzere tüm emperyalist ülkeler ellerinden geleni yapmışlardır. ABD'yi bir kurtarıcı gibi gösterenler emperyalizmin bölgeye yerleşmesinin zeminini yaratmışlardı. 70 Yıl Sovyetler Birliği'nde barış içinde yaşayan halkların ABD ile ilişkiler geliştirmesinde Türkiye oligarşisine büyük iş düşüyordu. Emperyalizmin Türkiye'ye biçtiği misyon Truva atı rolüydü. Kontrgerilla ve MHP bu misyon gereği, Kafkaslar ve Orta Asya’da çok çalıştı. Susurluk düzeni, pisliğini Türki Cumhuriyetlere de taşımış, darbe tezgahlamak, uyuşturucu trafiğini yönlendirmek, halkları katletmek ve CIA ajanlığı yapmak gibi bütün pis işleri uygulamaya koymuştu.
Yeryüzündeki bütün Türkler'i birleştirmeyi savunan faşistler, yıllarca Sovyetler Birliği'nde ve Çin'de yaşayan Türkler'i "esaretten kurtarma"nın propagandasını yaptılar. Türkeş yaşamı boyunca Turancılığı savundu. Nazi Almanyası'na destek veren Saracoğlu hükümeti, Almanya'nın 2. Dünya savaşında kaybedeceğini anlayınca yönünü ABD'ye çevirdmiş, o güne dek besleyip büyüttüğü faşistleri biraz hizaya getirmek için Turanclıları tutuklayıp yargılamıştı. Türkeş 1944 yılında yargılanırken Sıkıyönetim Mahkemesinde turanılık'ı açıkça savunmadı. ‘Vata haini’ ilan edilmemek ve çok sevdiği askerliği kaybetmemek için 'Turancı' olduğunu itiraf edemeyen Türkeş; o mahkemede şunları savunuyordu. Örneğin 4 nisan 1999 tarihli Akşam gazetesinde yer alan Başbuğ'suz bir yıl isimli yazı dizisinde; o zamanlar Türkeş'in Sovyetler Birliği'nin dağılacağını 50 yıl önce tahmin ettiği şu sözleri örnek gösterilerek açıklanmıştı. "1965 veya 1999'da Rusya'da bir ihtilal zuhur edebilir. O zamana kadar Türkiye harp endüstrisini geliştirmeli, ilim ve irfan yönünden ilerlemelidir ve bu sayede Türkiye'nin de yardımıyla Türk birliğine doğru gidilebilir"... Aslında bu emperyalizm'in Sovyetler Birliği üzerindeki niyetinin Türkeş'in ağzından ifade edilmesiydi. Gerçek ise, emperyalizm'in sosyalizmi yıkmak için sabırla yıllarca mücadele edeceği ve ona uşaklık edecek ülkemiz faşistlerine emperyalistlerin biçtiği misyondu.
1990'larda sosyalist sistemin dağılmasıyla birlikte Türki Cumhuriyetler Sovyetler Birliği'nden ayrılınca turancılık propagandası yoğunlaştı. Hükümet, burjuva basını hepsi birlikte MHP balonunu şişirdiler. Yıllardır "Turancılığın boş bir hayal" olduğunu söyleyenler "işte haklı çıktılar" mesajını vermeye başlamışlardı. MHP sunulan bu destek elbette sebebsiz değildi, emperyalizmin ve işbirlikçi sermayenin bölgesel çıkarları bunu gerektiriyordu.
MHP Genel Merkez Binası'nda Alpaslan Türkeş'in çalışma odasında yapılan aramada, 'Amerikan Express Money Order' olarak bilinen bir adet para havalesi; MHP'nin Amerikan emperyalizmi ile ilişkisini belgelemektedir. Gerek para havalesi gerekse de zarfların üzerindeki bilgiler havalenin V.Vater Jacob Presich Jr. adlı bir kişi tarafından gönderildiğini açıklamaktaydı. Bu şahısın ünvanı Alparslan Türkeş'in çalışma masasında bulunan kartvizitte de belliydi. 'Partito Nazinale Fasasti Partido Nacinol Falange, V.Valter Jacob Ffersich Jr. diye geçmektedir.
MHP'nin emperyalistlerle ilişkilerini belgeleyen Enver Altaylı tarafından 24.6.1976 tarihinde Köln'de yazılıp MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'e gönderilen yazı şöyledir:
"Dr.Kannapi ile ilişkilerimiz; Alman güvenlik kuruluşları nezdinde bizleri himaye etmekte ve bu kuruluşları çalışmalarımıza engel değil, destek olması için teşebbüslerde bulunmaktadır....İyi niyetinin ve gösterdiği çabaların karşılığı olarak kendisinin memnun edilmesi gerektiğini düşündüm...Faruk Bey de Dr.Kannapin'i 1 haftalık gezi için Kıbrıs Türk Kesimine davet ettirdi.Dr.Kannapin'e Faruk Bey vasıtasıyla gidiş-dönüş uçak biletlerini hediye ettirdim. Bir haftalık otel, yemek, vs. masrafları da arkadaşımız kanalıyla Türk Hava Yolları tarafından karşılanacaktır. Dr.Kannapin 7 temmuz günü Frankfurt'tan uçacak, bir hafta Kıbrıs'ta kalacak, 15 temmuz'la 22 temmuz arasında Amerika'da olacaktır. Mesele bizim Türkiye'de gelecekte büyük bir güç olacağımıza yabancıları inandırmaktır...... Federal Almanya Büyükelçiliği Çalışma Müşaviri Dr.Kengerli'den bizzat edindiğim bilgilere göre...Dr.Mehmet Kengerli Azerbaycan'lıdır. 1940'da Almanlara esir düşmüştür, daha sonra Türkistan lejyonunda görev yapmıştır. (Azerbaycanlı olduğu halde!) harpte SS subayı idi, harp sona erdiğinde binbaşı rütbesi taşıyordu. Bize büyük sempatisi vardır. Hiçbir ricamızı kırmaz. Ülkücü arkadaşlarımızın en ufak dertlerine dahi koşmaktadır... İlişikteki kopyaları sunulan rapor tanıdığınız yabancı servis hizmetindeki Türkistan'lı soydaşımızdan temin edilmiştir. Dr.Kannapin izinli olduğu için o kanaldan temin mümkün olmamıştır. Ancak bu şahıstan Alman resmi makamlarının nezdinde bize karşı müsbet bir havanın esmesine sebeb olan bu raporun varlığını öğrenmiştim. Yani belgeler sahte değil hakikidir.....”.
(MHP ve Ülkücü Kuruluşlar İddianamesi III.Yurt Dışı İlişkileri s.141)
.....1991'de kurulan DYP-SHP iktidarı o dönem yükselen devrimci mücadeleye karşı MHP’nin ( o dönem partinin adı MÇP idi) desteğine ihtiyaç duyuyordu. Türkeş'in hükümete destek politikası 1992'de istikrarlı bir biçimde sürmüş, Demirel MÇP'ye parlementoda ve TBMM'de yer verilmesini, hazine yardımı yapılmasını, Türkeş'in üzerine kayıtlı olan MHP mallarının Türkeş'e iadesini sağlamıştı. Demirel-Türkeş haftalık olağan görüşmelerle ilişkileri sıklaştırmıştı. Türkeş Orta Asya ve Kafkasya gezilerinde Başbakan'a refakat ediyordu. (Cumhuriyet gazetesi, Tanıl Bora- Kemal Can, Ülkücü Harekette Bölünme adlı diziden)
27 Nisan 1992'de Demirel'in 6 Türki Cumhuriyet'e yaptığı geziye devlet protokolü içinde Türkeş’te katılmıştı. Türkeş'in geziye katılması kararı MGK'da alınmıştı. ABD Türkiye'ye uç karakolu olan İsrail'i Orta Asya'ya taşıma görevi vermişti. (Kontrgerilla Kıskacında Türkiye, Suat Parlar, s.362)
CIA ajanlığı ve diğer pis görevleri yerine getiren faşistler; ‘turancılık’ ve ‘milliyetçilik’ söylemlerini emperyalizmin bölgesel çıkarlarını korumak için kullanmıştır. Azerbaycan, Gürcistan, Özbekistan gibi ülkelerde yapılan tüm darbe girişimlerinin ardında bulunan eski MİT'çi Enver Altaylı' nın sözleri bunu daha iyi ifade etmektedir: "Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türkiye'nin menfaatlarının ABD ile işbirliği yapılmasını gerektiğine inanıyorum"
Türki Cumhuriyetler'de tezgahlanan darbeler, "kara para", silah ve uyuşturucu ticareti, emperyalizm işbirlikçiliğini arttırmaya yönelik her türlü faaliyet, turancı-faşist hareket ve özel ordular ile yakından ilişkilidir. Doğaldır ki bütün bunları ardındaki emperyalist bir güç olmadan başarı şansı olamazdı. Faşist harekete önemli katkılar sağlayan CIA ve MOSSAD, emperyalizmin Ortadoğu'daki jandarması İsrail'i Orta Asya'ya taşıma görevini de faşistlere vermişti. Faşistlerin yeni görevi, emperyalizmin yeni dünya düzenine bekçilik etme ve taşeronluktu. "....29 temmuz 1993'te ABD Başkanı George Bush'un özel temsilcisi Richard Armitage, Kudüs'teki Laromme otelinde düzenlediği basın toplantısında ABD ve İsrail'in Türkeş'e tanıdığı önceliği açıklamıştı. İsrail Türkeş aracılığıyla Azerbaycan'a düzenli ordu kurulması ve teçhiz edilmesi teklifinde bulunmuştu. Proje yarım kalmasına rağmen Türkeş ve bazı Musevi işadamları paylarını aldılar. İsrail'in İran'a silah satışı olayında ismi geçen eski istihbarat subayı David Kimche ve ABD'li emekli general Richard Secord da Azerbaycan ile ilgili işlerde ön plandaydı. Tuğrul Türkeş ve Cefi Kamhi Azerbaycan'la yapılan silah ticaretinin kilit isimleriydi. DYP-SHP hükümeti döneminde Petkim ve Kalkınma Bankası'nın yönetim kurullarına getirilen Tuğrul Türkeş, Elçibey döneminde Azerbaycan'a Ahmet Özal ve Alaaddin Çakıcı ile birlikte önemli miktarda ticaret yapıyordu. Tuğrul Türkeş Irak sınırının ışıklandırma işini almak isteyen İsrail firması adına Genelkurmay nezdinde girişimlerde bulunacak kadar da İsrail'e yakındı."
"Türk Dünyasında Demokrasiyi Geliştirme Vakfı"da bu işlerle ilgiliydi. Kurucuları 12 eylül'de Türkeş'i evinde saklayan eski ülkücüler Halil Şıvgın ve Tunca Toskay'dı..” (Kontrgerilla Kıskacında Türkiye, Suat Parlar, s.362-363)
Şovenizm ve düşmanlık siyaseti ile iktidarını sürdüren, kitlelerden onay alan oligarşi, militarist ikliminde yeni düşmanını yaratınca sokaktaki para-militerleri de kahrolsun PKK söylemleriyle Kürt düşmanlığı üzerinden yeni siyasetine başlamıştı.. Antidemokratik rejimin çeteleşme yaratan militarist ikliminde iflah olmaz tetikçiler yeni görevine büyük bir aşkla sarılmıştı…
Dün emperyalist taşeronluğu yapanlar, bu günde ülkeyi siyasetleri gereği bir iç savaşa sürüklemek pahasına militarist borazanlığı yapmaktadırlar. Çeteleşen düzende etlerimizi sıyıranların kanlı rantından kendilerine düşecek bir parça kemik için yine salyalarını akıtmaktadırlar.. Büyük turan rüyası, Amerikan kabusuna dönüşürken, sosyalizmin doktor, hemşire yaptıkları, faşist hareketin tetikçiliğini yaptığı kapitalist pazarda, artık etlerini pazarlıyordu.. İnsanlığı vahşi kapitalizmin soygun çarmıhına geren faşizm ahlaksızdır, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanları seferber ettiğinden, hiçbir koşulda öğrenme yeteneği yoktur. Doğası gereği, soygun düzenlerinin tetikçisi ve taşeronudur.. Rantın ahlaksızlıktan, kandan ya da gözyaşından gelmesinin de önemi yoktur. Faşizmin tarihsel görevi; kapitalist düzenin çürümüşlüğü içinde, soyguncuya, zulüm edene ve emperyalist amaçlara hizmet etmektir.
Sovyet sistemi dağıldıktan sonra; Orta Asya ve Kafkaslar'da Yeni Dünya Düzeni'ne uygun düzenlemelerin yapılması emperyalizm için her geçen gün daha çok önem kazanıyor. Bölge yer altı zenginlikleri, enerji kaynakları ve stratejik bir bölge olması nedeniyle önemlidir. Emperyalizm için bir diğer önemli bölge OrtaDoğu'dur. Özellikle Çin "tehdidi"ni kuşatacak konumda olduğundan Yeni Dünya Düzeni stratejisi gereği ABD, bu bölgelerde küçük devletçikler oluşturmaktadır. '89'lardan itibaren Sovyetler Birliğinde kapitalist restorasyonun hızlanması, sistemde çözülmelerin başlamasıyla birlikte emperyalizm Sovyetler Birliğini bölüp parçalama, buralardaki ülkeleri sosyalizm'den uzaklaştırarak kendi denetimleri altına alma politikasına başvurmuştur. Milliyetçiliği körükleyerek bunu bölgeye yerleşmenin aracı haline getirmiştir. Halkları birbirine bağlayan sosyalist yapı dağılınca, halklar arasında geçmişten kalan ayrılıklar ve düşmanlıkları alevlendirmek için başta ABD olamak üzere tüm emperyalist ülkeler ellerinden geleni yapmışlardır. ABD'yi bir kurtarıcı gibi gösterenler emperyalizmin bölgeye yerleşmesinin zeminini yaratmışlardı. 70 Yıl Sovyetler Birliği'nde barış içinde yaşayan halkların ABD ile ilişkiler geliştirmesinde Türkiye oligarşisine büyük iş düşüyordu. Emperyalizmin Türkiye'ye biçtiği misyon Truva atı rolüydü. Kontrgerilla ve MHP bu misyon gereği, Kafkaslar ve Orta Asya’da çok çalıştı. Susurluk düzeni, pisliğini Türki Cumhuriyetlere de taşımış, darbe tezgahlamak, uyuşturucu trafiğini yönlendirmek, halkları katletmek ve CIA ajanlığı yapmak gibi bütün pis işleri uygulamaya koymuştu.
Yeryüzündeki bütün Türkler'i birleştirmeyi savunan faşistler, yıllarca Sovyetler Birliği'nde ve Çin'de yaşayan Türkler'i "esaretten kurtarma"nın propagandasını yaptılar. Türkeş yaşamı boyunca Turancılığı savundu. Nazi Almanyası'na destek veren Saracoğlu hükümeti, Almanya'nın 2. Dünya savaşında kaybedeceğini anlayınca yönünü ABD'ye çevirdmiş, o güne dek besleyip büyüttüğü faşistleri biraz hizaya getirmek için Turanclıları tutuklayıp yargılamıştı. Türkeş 1944 yılında yargılanırken Sıkıyönetim Mahkemesinde turanılık'ı açıkça savunmadı. ‘Vata haini’ ilan edilmemek ve çok sevdiği askerliği kaybetmemek için 'Turancı' olduğunu itiraf edemeyen Türkeş; o mahkemede şunları savunuyordu. Örneğin 4 nisan 1999 tarihli Akşam gazetesinde yer alan Başbuğ'suz bir yıl isimli yazı dizisinde; o zamanlar Türkeş'in Sovyetler Birliği'nin dağılacağını 50 yıl önce tahmin ettiği şu sözleri örnek gösterilerek açıklanmıştı. "1965 veya 1999'da Rusya'da bir ihtilal zuhur edebilir. O zamana kadar Türkiye harp endüstrisini geliştirmeli, ilim ve irfan yönünden ilerlemelidir ve bu sayede Türkiye'nin de yardımıyla Türk birliğine doğru gidilebilir"... Aslında bu emperyalizm'in Sovyetler Birliği üzerindeki niyetinin Türkeş'in ağzından ifade edilmesiydi. Gerçek ise, emperyalizm'in sosyalizmi yıkmak için sabırla yıllarca mücadele edeceği ve ona uşaklık edecek ülkemiz faşistlerine emperyalistlerin biçtiği misyondu.
1990'larda sosyalist sistemin dağılmasıyla birlikte Türki Cumhuriyetler Sovyetler Birliği'nden ayrılınca turancılık propagandası yoğunlaştı. Hükümet, burjuva basını hepsi birlikte MHP balonunu şişirdiler. Yıllardır "Turancılığın boş bir hayal" olduğunu söyleyenler "işte haklı çıktılar" mesajını vermeye başlamışlardı. MHP sunulan bu destek elbette sebebsiz değildi, emperyalizmin ve işbirlikçi sermayenin bölgesel çıkarları bunu gerektiriyordu.
MHP Genel Merkez Binası'nda Alpaslan Türkeş'in çalışma odasında yapılan aramada, 'Amerikan Express Money Order' olarak bilinen bir adet para havalesi; MHP'nin Amerikan emperyalizmi ile ilişkisini belgelemektedir. Gerek para havalesi gerekse de zarfların üzerindeki bilgiler havalenin V.Vater Jacob Presich Jr. adlı bir kişi tarafından gönderildiğini açıklamaktaydı. Bu şahısın ünvanı Alparslan Türkeş'in çalışma masasında bulunan kartvizitte de belliydi. 'Partito Nazinale Fasasti Partido Nacinol Falange, V.Valter Jacob Ffersich Jr. diye geçmektedir.
MHP'nin emperyalistlerle ilişkilerini belgeleyen Enver Altaylı tarafından 24.6.1976 tarihinde Köln'de yazılıp MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'e gönderilen yazı şöyledir:
"Dr.Kannapi ile ilişkilerimiz; Alman güvenlik kuruluşları nezdinde bizleri himaye etmekte ve bu kuruluşları çalışmalarımıza engel değil, destek olması için teşebbüslerde bulunmaktadır....İyi niyetinin ve gösterdiği çabaların karşılığı olarak kendisinin memnun edilmesi gerektiğini düşündüm...Faruk Bey de Dr.Kannapin'i 1 haftalık gezi için Kıbrıs Türk Kesimine davet ettirdi.Dr.Kannapin'e Faruk Bey vasıtasıyla gidiş-dönüş uçak biletlerini hediye ettirdim. Bir haftalık otel, yemek, vs. masrafları da arkadaşımız kanalıyla Türk Hava Yolları tarafından karşılanacaktır. Dr.Kannapin 7 temmuz günü Frankfurt'tan uçacak, bir hafta Kıbrıs'ta kalacak, 15 temmuz'la 22 temmuz arasında Amerika'da olacaktır. Mesele bizim Türkiye'de gelecekte büyük bir güç olacağımıza yabancıları inandırmaktır...... Federal Almanya Büyükelçiliği Çalışma Müşaviri Dr.Kengerli'den bizzat edindiğim bilgilere göre...Dr.Mehmet Kengerli Azerbaycan'lıdır. 1940'da Almanlara esir düşmüştür, daha sonra Türkistan lejyonunda görev yapmıştır. (Azerbaycanlı olduğu halde!) harpte SS subayı idi, harp sona erdiğinde binbaşı rütbesi taşıyordu. Bize büyük sempatisi vardır. Hiçbir ricamızı kırmaz. Ülkücü arkadaşlarımızın en ufak dertlerine dahi koşmaktadır... İlişikteki kopyaları sunulan rapor tanıdığınız yabancı servis hizmetindeki Türkistan'lı soydaşımızdan temin edilmiştir. Dr.Kannapin izinli olduğu için o kanaldan temin mümkün olmamıştır. Ancak bu şahıstan Alman resmi makamlarının nezdinde bize karşı müsbet bir havanın esmesine sebeb olan bu raporun varlığını öğrenmiştim. Yani belgeler sahte değil hakikidir.....”.
(MHP ve Ülkücü Kuruluşlar İddianamesi III.Yurt Dışı İlişkileri s.141)
.....1991'de kurulan DYP-SHP iktidarı o dönem yükselen devrimci mücadeleye karşı MHP’nin ( o dönem partinin adı MÇP idi) desteğine ihtiyaç duyuyordu. Türkeş'in hükümete destek politikası 1992'de istikrarlı bir biçimde sürmüş, Demirel MÇP'ye parlementoda ve TBMM'de yer verilmesini, hazine yardımı yapılmasını, Türkeş'in üzerine kayıtlı olan MHP mallarının Türkeş'e iadesini sağlamıştı. Demirel-Türkeş haftalık olağan görüşmelerle ilişkileri sıklaştırmıştı. Türkeş Orta Asya ve Kafkasya gezilerinde Başbakan'a refakat ediyordu. (Cumhuriyet gazetesi, Tanıl Bora- Kemal Can, Ülkücü Harekette Bölünme adlı diziden)
27 Nisan 1992'de Demirel'in 6 Türki Cumhuriyet'e yaptığı geziye devlet protokolü içinde Türkeş’te katılmıştı. Türkeş'in geziye katılması kararı MGK'da alınmıştı. ABD Türkiye'ye uç karakolu olan İsrail'i Orta Asya'ya taşıma görevi vermişti. (Kontrgerilla Kıskacında Türkiye, Suat Parlar, s.362)
CIA ajanlığı ve diğer pis görevleri yerine getiren faşistler; ‘turancılık’ ve ‘milliyetçilik’ söylemlerini emperyalizmin bölgesel çıkarlarını korumak için kullanmıştır. Azerbaycan, Gürcistan, Özbekistan gibi ülkelerde yapılan tüm darbe girişimlerinin ardında bulunan eski MİT'çi Enver Altaylı' nın sözleri bunu daha iyi ifade etmektedir: "Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türkiye'nin menfaatlarının ABD ile işbirliği yapılmasını gerektiğine inanıyorum"
Türki Cumhuriyetler'de tezgahlanan darbeler, "kara para", silah ve uyuşturucu ticareti, emperyalizm işbirlikçiliğini arttırmaya yönelik her türlü faaliyet, turancı-faşist hareket ve özel ordular ile yakından ilişkilidir. Doğaldır ki bütün bunları ardındaki emperyalist bir güç olmadan başarı şansı olamazdı. Faşist harekete önemli katkılar sağlayan CIA ve MOSSAD, emperyalizmin Ortadoğu'daki jandarması İsrail'i Orta Asya'ya taşıma görevini de faşistlere vermişti. Faşistlerin yeni görevi, emperyalizmin yeni dünya düzenine bekçilik etme ve taşeronluktu. "....29 temmuz 1993'te ABD Başkanı George Bush'un özel temsilcisi Richard Armitage, Kudüs'teki Laromme otelinde düzenlediği basın toplantısında ABD ve İsrail'in Türkeş'e tanıdığı önceliği açıklamıştı. İsrail Türkeş aracılığıyla Azerbaycan'a düzenli ordu kurulması ve teçhiz edilmesi teklifinde bulunmuştu. Proje yarım kalmasına rağmen Türkeş ve bazı Musevi işadamları paylarını aldılar. İsrail'in İran'a silah satışı olayında ismi geçen eski istihbarat subayı David Kimche ve ABD'li emekli general Richard Secord da Azerbaycan ile ilgili işlerde ön plandaydı. Tuğrul Türkeş ve Cefi Kamhi Azerbaycan'la yapılan silah ticaretinin kilit isimleriydi. DYP-SHP hükümeti döneminde Petkim ve Kalkınma Bankası'nın yönetim kurullarına getirilen Tuğrul Türkeş, Elçibey döneminde Azerbaycan'a Ahmet Özal ve Alaaddin Çakıcı ile birlikte önemli miktarda ticaret yapıyordu. Tuğrul Türkeş Irak sınırının ışıklandırma işini almak isteyen İsrail firması adına Genelkurmay nezdinde girişimlerde bulunacak kadar da İsrail'e yakındı."
"Türk Dünyasında Demokrasiyi Geliştirme Vakfı"da bu işlerle ilgiliydi. Kurucuları 12 eylül'de Türkeş'i evinde saklayan eski ülkücüler Halil Şıvgın ve Tunca Toskay'dı..” (Kontrgerilla Kıskacında Türkiye, Suat Parlar, s.362-363)
EmoticonEmoticon